12 Eylül kasıtlı bir biçimde Ankara’daki politik ve entelektüel içeriği kusturdu.

Öğrenci hareketlerinin en yoğun yaşandığı dönemde Dev-Genç’in liderliğini yapan Kürkçü o yılların Ankara’sını ve yaşamını anlattı.

68 kuşağının öğrenci lideri BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, kendini en çok Ankaralı olarak tanımlıyor. 1972’de Samsun yolu üzerinden bir gecekondudan kamyon kasasında kaçtığı kente yıllar sonra milletvekili olarak uçakla geldi. Öğrenci hareketlerinin en yoğun yaşandığı dönemde Dev-Genç’in liderliğini yapan Kürkçü o yılların Ankara’sını ve yaşamını anlattı.

Ankara öykünüz ne zaman başladı? 

Çocuk yaşlarda başladı. İlkokulu Ankara’da, Ulus’ta okudum. Okuldan sonra Ulus çarşısından geçip eve giderdim. Eski Ankara’yı çocuk gözüyle çok iyi hatırlıyorum. Ortaokulu Talas Amerikan Ortaokulu’nda, liseyi ise Ankara Atatürk Lisesi ve İzmit Lisesinde okudum. Üniversite için tekrar döndüm. 1972’de terkettim, 2012’de yine geldim. Kavaklıdere’de annemin evinde yaşıyorum. Başka şehirlerde yaşasam da kendimi en çok Ankaralı diye bilirim.

FİKRİ ENTELEKTÜEL MERKEZ 

Türkiye’ye solunun önemli hareketleri Ankara’dan çıktı. Bunun nasıl açıklıyorsunuz?
Hem TİP’in Ankara’da olması hem de TİP içindeki diğer muhalefet odaklarının Ankara’da zorunlu olarak bulunmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Solun fikri entelektüel merkezi Ankara oldu. Her ne kadar basın yayın hayatı İstanbul’daysa da dönemin Türk Solu, Devrim gibi önemli sol yayın organları burada çıkıyordu. Okullar da etkiledi bu durumu. Hem ODTÜ hem Mülkiye sosyal muhalefete en yatkın ve tartışmaya açık okullardı. ODTÜ bir Amerikan üniversitesi olarak kurulmuştu. Amerikan liberal geleneğinin etkisiyle düşünce özgürlüğü ODTÜ’de hep oldu. Aykırı fikirlere tolerans yüksekti. Hem kabaran anti emperyalist muhalefet, hem tartışma özgürlüğü bir Amerikan üniversitesinde anti Amerikancılığın son derece hızla yükselmesine neden oldu.

ANKARA DÜŞÜNÜR, İSTANBUL EĞLENİRDİ

O yılların Ankara’sında üniversiteler nasıldı?
Ankara’da arkadaşlık, yoldaşlık ve dolaysız beraberlikler vardı. Ankara konuşur ve düşünürdü, İstanbul ve İzmir ise eğlenirdi. ODTÜ’lülere ‘dağlılar’ derlerdi, şehirden uzak olduğu için. Öğrenci yoldaşlığı diye bir şeyi gördüm ve yaşadım. Tüm bunları düşününce devrimci hareketin niye burada daha çok kendine döl yatağı bulduğunu anlayabiliriz. Devrimci olmadan da birbirine kardeşlik bağıyla bağlanmış öğrenci topluluğu vardı. Burası entelektüel ve politik merkez olduğu için çok tartışma olurdu. ODTÜ de milli maç izler gibi tartışma izlerdik. Doğan Avcıoğlu, Sadun Aren ve Deniz Baykal arasında ‘sol nedir, devrim nedir’ diye tartışmalar olurdu. Bütün ODTÜ orada toplanırdı ve kimin kazanacağını merak ederdi. Kimin kazandığı belli olmadı ama devrimciler daha kalabalıktı. 

ODTÜ’LÜLERE GICIK KAPARLARDI

Diğer üniversitelerle aranız nasıldı?
Okullar kendi içlerine kapanıktı. Okul hizipçiliği vardı. Mülkiyeliler, ODTÜ’lüler, Ziraatliler gibi. Mülkiye’nin öğrenci yurdu ve kantini giderek Dev-Genç’in yerleşme alanı olunca giderek diğer üniversitelerden de buraya gelirlerdi. 2 yılımı daha çok Mülkiye yurdunda ve çevresinde geçirdim. Şehirdekiler ODTÜ’lülere hem İngilizce eğitim görüyorlar hem havalılar diye biraz gıcık kaparlardı. Dev-Genç ortaklığı o gıcıklığı sona erdirdi.

Ankaralı size nasıl yaklaşıyordu?
Biz 27 Mayıs ihtilalinin hemen arkasından üniversiteye geldik ve çok şanslıydık. Öğrenciler çok önemli bir sosyal tabakaydı. Bunların istemediği şey olmazdı. Demokrat Parti hükümetini istemediler ve yıkıldı. Öğrenciye dokunan yanardı. Gençliğe yönelik çok büyük bir sevgi vardı. Öğrenciler kendilerinden korkulan değil kendilerine özenilen, pohpohlanan ve yaramazlıkları hoşgörüşle karşılanan kişilerdi. Herkesin o yaramazlıklardan yapmak istediği bir kesimdi. Sonra darbeler üniversiteyi bir suç merkezi, üniversiteliyi de bir suçlu olarak topluma gösterdi. Çok keyifl olan öğrencilik darbe dönemlerinde ise o kadar iyi olmadı. Yaşlı kadınlar sokağı gözler ve şüpheli gördüğü gençleri ihbar etmeye başladılar.

KAMYON KASASINDA ÇIKTIM

Ankara’da ayrılmanız nasıl oldu?
12 Mart’ın Ankara’da saklandım. İstanbul’dan hapisten kaçanlar da Ankara’ya geldiler. Daha çok gecekondularda saklanmaya başlamıştık. Ankara’nın yüzde 70’i gecekonduydu o zamanlar. Sonunda halka kavuştuk. Altındağ’da Samsun yolu kıyısından bir gecekondudan bir kamyon kasasının içinde Fatsa’ya doğru yola çıktık. Ankara’ya veda etmem böyle oldu. Daha sonra cezaevinde yatarken çeşitli duruşmalar için Mamak’a geldim. 2 yıl da burada yattım. Sonra Niğde, Malatya ve Antep cezaevleri ve 86’da çıktıktan sonra İstanbul’da yaşadım. Yıllar sonra bir kamyon kasasında çıktığım kente bir parlamenter olarak uçakla geldim.

ANKARA’NIN CAN DAMARLARI KESİLDİ

Yıllar sonra Ankara’yı nasıl buldunuz?
Ankara çok çok değişti. Eskiden, ‘güzel Ankara’ydı, şimdi değil. Merkez yeniden dönüşüme maruz bırakılmak üzere çökertiliyor. Kendi karakteri olan Ulus, Samanpazarı ile modernleşme hamlesinin ürünü olan Yenişehir’den oluşan iki merkezli Ankara artık büyük bir kasabaya dönüştü. Şehrin etkin nüfusunun şehirde oturmadığı tuhaf bir yer haline geldi.

Ankara’nın halen politik ve düşünsel odak özelliği yaşıyor mu?
Ankara artık sadece idari merkez. Ne politikanın, ne kültür ve düşünce hayatının kalbi atıyor. Ankaralılık ruhuna tutunan arkadaşlarımız olsa da can damarları kesildi. 12 Eylül kasıtlı bir biçimde Ankara’daki politik ve entelektüel içeriği kusturdu. Baskılarla, insanları işinden ederek, İstanbul’un yolunu açtı. İstanbul’da sermaye, vasıflı ve ucuz entelektüel emeğe kavuşmuş oldu. Benim de Ankara’dan ayrılma nedenim buydu. Ankaranın bütün politik dinamizmi şehrin dışına kusuldu, İstanbul’a gitti.

MECLİS’TE OTOMOBİLİ YASAKLAMAK LAZIM

Meclis’e bisikletle gelen tek milletvekilisiniz. Ankara’da bisiklet sürmek zor mu?
İlk bisikletimi 10 yıl önce İstanbul’da aldım. Yokuşlarda zorlanıyordum. Bu bisiklet elektrikli olduğu için yokuş meselesini çözdü. İstanbul’da da kullanıyordum ama burada görünür oldu. Vekil olunca bisikletten kaçacak halimiz yok. Belki vekil binince ahali de bunda bir hikmet var diyebilir. İyidir bisiklete binmek. Bisiklet yolu lazım Ankara’ya. Bisiklet yolunun ne anlama geldiğini daha iyi düzenlenmiş Avrupa kentlerine gidince görüyorsunuz. Bisiklet hem çevre, hem ekonomi, hem de sağlık için iyi. Herkes binsin, bütün vekillere tavsiye ediyorum. Meclis’e bisikletle girmek yasakmış. Bence otomobilleri yasaklamak lazım.
EN ÇOK DUYULAN KELİME: YASAK

Ankara’nın en temel sorunları neler sizce?
Ankara’da halen çoğunluk kaliteli ve yaşanabilir konutlardan yoksun. Lastik tekerlekli taşıtlara dayalı bir ulaşım düzenini Belediye koruyor ve teşvik ediyor. Ankara karaktersiz, ruhsuz ve kasvetli bir şehir haline getiriliyor. Ankara bir bakıma öğrenci şehri de sayılır. Ancak gençler hiçbir ayrıcalık ve hakka sahip değil. Devlet erkanının yarattığı muazzam bir güvenlik basıncı var. Her yer kontrol altında ve gözleniyor. Her an ürküntü verici araçlar ve görevliler yolları kesiyorlar. En çok duyduğunuz kelime yasak. İtaatkarlık ruhu şehrin havasına

ANKARA’DA AŞK ZAMANI
Ankaranın ilkbaharı ve sonbaharı harikadır. Gençler için aşık olunacak zamanlardır. Okulların açılma ve kapanma zamanları havalar çok güzel olur. Kış aylarında boğulurdunuz.

 

Habertürk/ İnan GEDİK/ Fotoğraflar: Arif AKDOĞAN