Ortak Geleceğimiz Özyönetim Mücadelelerinde Kuruluyor

HDP Milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Faysal Sarıyıldız ve Ertuğrul Kürkçü, 5 Eylül Cumartesi günü, Karaburun Bilim Kongresi’nde 7 Haziran seçimlerinde, çözüm süreci, Rojava ve Gezi’nin etkilerini Kürdistan’da süregiden saldırılar ışığında tartıştılar. Kürkçü sözlerini “Geleceğimizin sureti hem Gezi’de, hem Kürdistan’daki özyönetim mücadelesi içerisinde çiziliyor. Bunu ortak geleceğimiz kılabilmek, her ikisi arasında bir örtüşme kurmakla, ister seçim olsun ister seçim olmasın bu hayatı ortak yaşamaya bağlı.” diyerek bitirdi. Kürkçü’nün konuşmasının son bölümünden bir pasajı sunuyoruz. Konuşmaların tamamını bağlantıdan izleyebilirsiniz.

Kurt_Ana(…) Zaman çok hızlı aktı geçti, artık dönüp Gezi’yi konuşacak bile halimiz yok. Hepimiz şimdi yüzümüzü Kürdistan’a döndük ve orada aslında Gezinin evrensel talebini Kürtçe’ye tercüme ederek, orada kendi kendini yönetmek, kendi özyönetimini kurmak, bu özyönetime yönelik saldırılara kendi gücüyle direnmek adına bir özsavunma ile yanıt vermeye çalışanlar muazzam bir baskı altındalar; fakat bu sefer de Türkiye’nin batısı Gezi’yi Kürdistan’da görmekte zorlanıyor, nasıl biz Gezi başladığında orada kendi programımızı görmekte zorlandıysak. Halkların Demokratik Partisi’nin programında ne vardıysa Gezi’de o yapılıyordu, fakat Gezi’de ne yapılıyor diye üç gün seyrettik. Ama neredeyse üç ay oldu, Türkiye tıpkı Gezinin programında ve icraatında olan herşeyi kendi günlük hayatlarında yapmaya çalışan Kürt halkının, illerinin, ilçelerinin, köylerinin mücadelesinde ne var diye bakıyor. Bunu örten bir “terör” yaygarasının altındaki gerçeği, hakikati; burada insanların kendi kaderlerine ve onurlarına sahip çıkma kavgasını görmek yerine bizi fantastik tartışmalara çağırıyor: “Kandil’le Demirtaş arasında husumet mi var”, “Öcalan aslında ne yapmak istiyor”, “yoksa Levent Tüzel mi haklı” falan…

Bütün bu safsata bir yana, eğer Gezi’de bir mana vardıysa, Silopi’de bir mana var, Silvan’da bir mana var, Şırnak’ta, Lice’de Cizre’de bir mana var; Bu mana Gezi’de olduğundan çok daha acımasız, kahredici bir şiddetle ezilmeye çalışılırken şimdi Gezi’nin bütün derslerini Kürtçe’ye tercüme etmek ve orada sürüp giden mücadelenin aslında bir kere daha eninde sonunda dönüp Kavaklıdere’yi, Abbasağa’yı, Caferağa’yı, Gündoğdu meydanını, Karşıyaka sahilini bulacağını akıldan çıkartmadan 1 Kasım seçimlerine ya da 1 Kasım seçim olmayışına, her ne olacaksa ona hep birlikte hazırlanmaktan başka bize bir açık kapı bırakmıyor. Türkiye’nin döneceği bir arkası yoktur. Geride bıraktığı döneceği hiçbir şey yoktur; 7 Haziran’a bile dönemeyiz. 1980 öncesine dönemeyiz, 1960 öncesine dönemeyiz, 1923’e dönemeyiz. Sadece ileri gidebiliriz. İleri gideceğimiz şeyin sureti hem Gezi’de, hem Kürdistan’daki özyönetim mücadelesi içerisinde çiziliyor. Bunu ortak geleceğimiz kılabilmek, her ikisi arasında bir örtüşme kurmakla, ister seçim olsun ister seçim olmasın bu hayatı ortak yaşamaya bağlı. Umarım bunun başaracağız. Diktatörü sarayına hapsedeceğiz eninde sonunda.