Adil paylaşılan ve yaşatabilir topraklar için mücadele

HDK eşsözcüleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde AKP iktidarının 13 yıldır sürdürdüğü neoliberal ekonomik politikanın başta toprak olmak üzere müştereklerimizi yıkıma götürdüğüne dikkat çekti ve halklarımızı örgütlü mücadeleye çağırdı. 

toprakHalkların Demokratik Kongresi (HDK) 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde halklarımızı ve çiftçilerimizi yaşamın başlıca kaynaklarından biri olan, müştereklerimizin başında gelen toprağın kâr ve rant hırsıyla yok edilmesine karşı uluslararası dayanışmaya, örgütlü ve sürekli mücadeleye çağırıyor.

Küresel boyutlara ulaşan çölleşme, arazi bozulması ve kuraklığın gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere bütün ülkelerde kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri haline geldiğini tespit eden Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 20 Aralık 2013’te 68/232 sayılı kararıyla 5 Aralık’ı Dünya Toprak Günü ve 2015’i Dünya Topraklar Yılı ilan etti. BM bu kararıyla toprak başta olmak üzere iyi arazi yönetiminin ekonomik kalkınma, biyoçeşitlilik, sürdürülebilir tarım, gıda güvenliği, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve kadının güçlendirilmesi için olduğu kadar, iklim değişikliği ve susuzlukla mücadele açısından da  önemine dikkat çekmeyi amaçlıyordu.

Yeryüzündeki ekilebilir arazilerinin yarısından fazlası orta ya da ağır bozulmaya uğramış durumda. Arazi bozulması, her yıl yeryüzüne 10,6 trilyon dolara mal oluyor. Bu, dünya gayri safi hasılasının yüzde 17’sine eşdeğer. Bu maliyette yalnızca tarımsal üretim kaybı ve yaşam olanaklarının daralması değil, toprağın suyu süzerek, erozyonu önleyerek, gıda çevrimi ve temiz hava sunarak sağladığı ekosistem hizmetlerinin bozulmayla yok edilmiş olması da rol oynuyor.

Türkiye dünyada toprak rezervi azalan 20 ülkeden biri. TÜİK sayılarına göre 2004-2013 arasında 27,8 milyon dekar arazi tarımsal üretimden çıktı. Böylece toplum bu alanda üretilebilecek 7,8 milyon ton buğday, 4,1 milyon ton kuru fasulye veya 3 milyon ton mercimekten yoksun kaldı. Tarım topraklarının korunması için 2005’te çıkarılan  Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası’na karşın amaç dışı kullanımına izin verilen toprakların alanı 2005-2010 arasında önceki beş yıla göre yaklaşık 50 bin hektar artarak 484 bin hektara çıktı. 2011’de, bir yıl içinde, geri dönülemez biçimde, inşaata 124 bin, sanayiye 224 bin, madenciliğe 124 bin dekar toprak feda edildi. Yanlış tarım teknikleri, plansız ve ranta dönük şehirleşme, yol yapımları, çok az enerji ihtiyacını karşılamak için çok  fazla ormanı yok eden HES’ler yüzünden her yıl milyonlarca dekar arazi yok oluyor, bozuluyor. Ekonomiyi “İnşaat ya Resulallah” şiarıyla yöneten AKP iktidarı 13 yıldır uygulayageldiği neoliberal politikalarla tarım ve kent toprakları ve sular gibi müştereklerimizi sermayenin yağmasına sunuyor.  Yaşanabilir bir dünya ve ülkeyi ayakta tutmanın başlıca yolu ranta dayalı büyüme modelini bir an önce terk ederek ekolojik demokratik topluma geçişin yolunu açacak bir uluslararası mücadele programı çevresinde birleşmekten geçiyor.

Toprağa erişim açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için temel önemde olduğu halde toprak mülkiyeti eşitsizliği Türkiye’de gelir dağılımı eşitsizliğinden de büyük. Verimli toprakların sadece zenginlerin elinde olması toprak adaletsizliğini de büyütüyor. Öte yandan toprak sahipliğinde kadınlar erkeklere göre dezavantajlı. Toprağın kadınlar için önemi sadece üzerinde gıda yetiştirebilmesi ile sınırlı değil. Toprak aynı zamanda kadınlar için bir zenginlik şekli, yaşayacak bir yer, bağımsız olabilmek için bir kaynak ve pazarlık gücü demek. Toprağa erişimde yoksullar lehine düzenlemeler için, topraksızların ve kadın erkek arasında mutlak eşitlik sağlanması için kadınların toprak mücadelesinde etkin rol oynayacakları bir biçimde seferber edilmeleri büyük önem taşıyor.

Arazi fiyatları her yerde artarken hükümet, kentsel rantları yandaşları arasında dağıtmak hırsıyla bir savaş yasasına dayanarak, yoksulların yaşadıkları arazilere el koyuyor.  Toprak gaspının önüne geçmek üzere Acele Kamulaştırma Yasası’nın kaldırılması için parlamentoda olduğu kadar kentsel dönüşüm saldırısına uğrayan alanlarda yurttaşların topraklarını korumak amacıyla örgütlenerek direnmeleri gerekiyor.

Hep orada, ayaklarımızın altında; üzerinde tarlalar, çayırlar ve ağaçlar biten, kendisinden beslendiğimiz, bize bitmez tükenmez bir varlık gibi görünen toprak her yerde hızla tükeniyor. Toprağı korumaksızın artan dünya nüfusunu beslemek mümkün olmayacak. Küresel ısınmanın ve toprağın hoyratça kullanılmasını önleyecek düzenlemeleri gerçekleştiremezsek toprakla birlikte insanlık da tükenecek.

 Sebahat Tuncel & Ertuğrul Kürkçü

Halkların Demokratik Kongresi
Eşsözcüleri