AKP-MHP-Ergenekon ittifakını yenebiliriz

Kürkçü, HDP İzmir İl örgütünün Konak Çİmentepe’de  düzenlediği halk buluşmasında: “AKP-MHP-Ergenekon ittifakını yenebiliriz. Çünkü onlar bizden rızamızı sormaya mecburlar. Bir tek şey söylememiz, demokrasinin biricik kıstası olan şeyi söylememiz HAYIR deme özgürlüğümüzü kullanmamız gerekiyor” dedi.

Kürkçü Şöyle Konuştu:

Tayyip Erdoğan’a Kürt halkı birden çok kez şans verdi.Artık deniz bitti. 

HAYIR sadece bu mahallede, bu sokakta söylenilen söz değil. Aslında onlar bunu biliyorlar. Cumhurbaşkanımızın bir anket müptelası olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Sabah kalktığında anketlere, akşam yatarken anketlere bakar ve o anketler ona son üç aydır şunu söylüyor. Halk sana “hayır” diyor. O buna inanmak istemiyor. “Belki” diyor “HDP’li vekillere hapse atarsam belki HDP kitlesi bana razı olabilir.” Hatırlayacaksınız daha önce 7 Haziran’da, 1 Kasım’da HDP’ye oy verdiğiniz için “HDP’ye oy veren de suçludur, onlar da teröristtir” demişti. Hepimiz bunu hatırlıyoruz değil mi? Bir haftadır Kürdistan’ın çevre illerinde dolaşırken ne diyor? “AKP’liden, MHP’liden, CHP’liden hatta HDP’li kardeşlerimden de “evet” bekliyorum. Ona ne diyoruz hep beraber.

-HAYIR

Tayyip Erdoğan, aç tavuğun rüyasında kendisini darı ambarında görmesi gibi HDP’lilerin kendisine “evet” diyeceğini düşünüyor ama HDP’liler bu meseleyi ilk kez düşünmüyorlar, çok düşündüler. Tayyip Erdoğan’a Kürt halkı birden çok kez şans verdi. Çözüm bulsun, çatışmaya son versin, halkın iradesinin ortaya çıkmasına yardımcı olsun diye. Ama her seferinde halkı aldatmak, halkı kandırmak, halka verdiği sözleri inkar etmek, halka verdiği söz ne en yakın arkadaşlarına verdiği sözleri inkar ederek bugüne kadar geldi. Artık deniz bitti. O yüzden sevgili arkadaşlar çok önemli bir sınavın arifesindeyiz.  Size inanarak ve içtenlikle söylüyorum ki; AKP, MHP, Ergenekon ortaklığını yenebiliriz. Çünkü onlar bizden rızamızı sormaya mecburlar. Bir tek şeyi söylememiz, demokrasinin biricik kıstası olan şeyi söylememiz “hayır” deme özgürlüğümüzü kullanmamız gerekiyor.

Bizim Gibi Düşünmeyen Herkese Neden HAYIR Dediğimizi Anlatmalıyız

Referandum konusunda bizim gibi düşünmeyenlere, eşinize dostunuza meslektaşlarınıza, sokakta birlikte ticaret yaptığınız esnaf arkadaşlarınıza ya da kahvede birlikte oturduğunuz arkadaşlarınıza niçin Tayyip Erdoğan’a HAYIR diyeceğimizi Bilal’in anlayacağı şekilde anlatmanızı rica ediyorum. Onlara diyeceğiz ki bir insan hem hakim, hem savcı, hem başgardiyan, hem başyazar, hem başmüfettiş, hem başkomutan olabilirse Erdoğan’a evet diyin. Buna herkes karar verecek yani kendisini tutuklayacak olan baş emniyetçi Erdoğan olacak, suçlayacak olan başsavcı Erdoğan olacak, yargılayacak olan baş yargıç yine Erdoğan olacak. Böyle bir adaleti kabul eden kişiye, bunun ne kadar akılsızca bir şey olduğuna siz ve biz ikna edebiliriz.. Çünkü bundan daha ahmakça bir şey duyulmadı. Osmanlı padişahlarının bile böyle bir yetkisi yoktu.

HDP’de Cevher Bitmez, HDP Çökmedi Çökmez

Hepimizin çok zor şartlarda yaşadığımızın farkındayım, sadece milletvekillerimiz hapiste değil, üç binden fazla yöneticimiz Türkiye’nin her yerinde hapistedir, bütün il ve ilçe örgütlerimiz iki kere tutuklandılar üçüncü kere yerlerine yeni insanlar geldi, HDP’de cevher bitmez, insanlar mutlaka düşenlerin yerini alırlar ama hangi partinin üçbin yöneticisini hapse atsanız çökmesi gerekirdi ancak, HDP çökmedi, çökmez, her seçmenimiz bir yöneticidir o yüzden cezaevlerinde altı milyon kişilik yer açmaları gerekir ki HDP’nin mücadelesi son bulabilsin.

Bahar tomurcuklarının sandıklarda HAYIR diye patlamasını sağlamamız lazım

Bütün itirazlarımızı topluca ifade edeceğimiz yer referandum sandığıdır. Bir; bu sandığın yolunun açık tutulması, iki; bu sandıkta evet ve hayır’ın aynı hakka sahip olarak kendisini ifade etmesinin yolunun açık tutulması,üç; sandıklara sahip çıkılması, dört; o sandıkların hayır oylarıyla doldurulması bahar tomurcuklarının sandıklarda HAYIR diye patlamasını sağlamamız lazım. Önümüzdeki en önemli görev budur, 16 Nisan’a Türkiye’yi taşıyoruz ve Erdoğan’a bir ayna tutuyoruz: “sevilmiyorsun, istenmiyorsun, bizi yönetmeye layık değilsin sana hayır diyoruz” diyoruz.

Ne şah  ne padişah, biz halk olarak varız, kendi kendimizi yöneteceğiz

Onlar kendilerince kurnazlıkla –halk eğer ne yapacağını bilmezse- kahverengiye değil beyaza vurur diye hayır oylarının vurulacağı yeri kahverengi yapmışlar bunu unutmayın bütün bu kahverengi tarafına pusulaların oyumuzu vurduktan sonra Tayyip Erdoğan’a göstereceğiz. Bu, bizim değil senin rengin “sen kapkahverengi” oldun diyeceğiz. Sonunu kahverengi yapacağız ondan sonra sarayına hapsedeceğiz. O saraya kendi kendisini hapsetmiş olacak çünkü. Türkiye’yi bir tek adamın iradesine, bir tek ailenin aklına, fikrine, onun akrabalıklarına, onun yakın arkadaşlarının servet sahibi kılınmasına bağlı kılan birisinin bu çoğulcu, çok kimlikli, çok kültürlü, her dilden, her dinden, her inançtan milyonlarca insanın yaşadığı bir ülkeyi bu şekilde gasp etmeye hakkı olmadığını göstermek bizim görevimizdir. “Hayır” dediğimiz gün sorunlarımız çözülmüş olmayacak ama sorunlarımızı çözmeye başlayabilmek için yüksek bir moral, yüksek bir dayanışma duygusu ve yüksek bir ortaklık ruhu kazanacağız ki her şeyden önemli olan budur. Yapabileceğimize inanmak. Bunu 7 Haziran’da gösterdik, bunu 1 Kasım’da gösterdik. 7 Haziran’da bize “barajı aşamazsınız” dediler barajları patlattık. 1 Kasım’da “katliamlarla sizi barajın altına indireceğiz” dediler indiremediler.16 Nisan’da şimdi bize “sizin sultanınız biz olacağız, siz olmayacaksınız” diyorlar onlara göstereceğiz. Bu devirde artık ne şah var ne padişah var ne sultan var, biz kendimiz varız, biz halk olarak varız, kendi kendimizi yöneteceğiz, kendi kendimizi, kendi kentimizi yöneteceğiz. Biz kendimiz özgür ve eşit insanlar olarak yeni bir toplum kuracağız. Bunun için moralimizi bozmak bunun için aklımızı bulandırmak, bunun için cesaretimizi kırmak üzere çok şey yaptılar. 1 Kasım’dan bu yana pek çok arkadaşımız artık aramızda değil, onları arkamızda bıraktık. Şu ya da bu şekilde katliamlarda, saldırılarda şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybettiler. Onların mücadelesi sürdü, sürmeye de devam edecek. Ancak bu başarıyı kazandığımız zaman onları, arkada bıraktıklarımızı hakikaten hatırladığımızı gösterebiliriz. O nedenle öldürmekle, hapsetmekle, zulmetmekle, sesini kesmekle mücadelenin durdurulamayacağını göstermemiz lazım.

Sizler sağlam durdukça vekilleriniz inanın bir vekil değil, iki vekil değil on vekil kuvvetinde çalışabilirler.

Bir tek televizyon bile Halkların Demokratik Partisi milletvekillerini, Halkların Demokratik Partisinin sözcülerini ekranına taşımıyor. Taşımasın. Burada halkın gözü kulağı var, halkın ruhu var. O ekranlar olmasa da biz irademiz oldukça, ümidimiz oldukça bu sözü kulaktan kulağa, evden eve taşıyabiliriz. Şimdi artık evleri birbirine bağlayan sizlersiniz. Komşularınızı, eşinizi, dostunuzu, akrabanızı dünyanın neresinde, kim oy kullanmak hakkına sahipse onu etkilemek, örgütlemek, mücadeleye tekrar davet etmek işiniz, işimiz. Sizin buradaki duruşunuzdan, bakışınızdan sadece cesaret alıyoruz. Sizler sağlam durdukça vekilleriniz inanın bir vekil değil, iki vekil değil on vekil kuvvetinde çalışabilirler. Yeter ki ortaklığımız sürsün yeter ki bu yorgun ama vakur haliniz devam etsin, sizlerle birlikte aşamayacağımız hiçbir engel yok. Sizleri bir kere daha partimiz adına, hapisteki eş başkanlarımız, vekillerimiz adına sevgi ve saygıyla selamlarken hatırlatmayı kendime vazife biliyorum ki 16 Nisan günü İzmir’de ve Türkiye’nin başka kentlerinde en yüksek katılımla bu referanduma katılmak ve bu sandıkları Tayyip Erdoğan’ı istenmediğinin belgeleriyle doldurmak,” başımızdan artık git, yetti artık”, “edi bese” anlamına gelen HAYIR oylarıyla doldurmak için sandığa gitmeliyiz.