Cezaevi Yangınları Işığında Türkiye’de İnsan Hakları

Kürkçü’nün, Avrupa Konseyi’nde, Türkiye’de insan hakları konusunda yaptığı basın toplantısının Türkçe ve İngilizce metnine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Son Hapishane Yangınları Işığında Türkiye’de İnsan Haklarının Durumu
Ertuğrul Kürkçü, AKPM Üyesi (UEL), Barış ve Demokrasi Bloku Temsilcisi, Türkiye, 27 Haziran 2012

Türkiye’nin gündeydoğusundaki Kürt vilayeti Şanlıurfa Cezaevinde 13 mahkum 16 Haziran’da yanarak öldü. 5’i sağ kurtuldu. Bu 18 kişinin hepsi, aslen 3 kişilik tasarlanmış iki katlı koğuşta hep birlikte kalıyorlardı. Mağdurlar, içinde bulundukları koşulları protesto etmek için yanıcı malzemeyle yapılmış yataklarını ateşe vermişti. Gardiyanlar durumu fark etmekte geç kaldı; itfaiye ise çok çok geç geldi. Bu trajik ölümleri takip eden günlerde, Gaziantep, Osmaniye ve Karaman’daki hapishanelerde, hepsi de adli tutuklular ve çocuklar tarafından başı çekilen ve birbiri ardına gerçekleştirilen isyan yangınlarını tetikledi.

300 kişi için tasarlandığı halde 1000’i aşkın mahkumun barındırıldığı Şanlıurfa Cezaevi, T.C. Adalet Bakanlığı’nın kısa süre önce yayınladığı verilere göre Türkiye’deki 125.100 kişinin yığıldığı aşırı kalabalık ve düşük standartlı cezaevleri zincirinin çürük halkalarından biridir. Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu’nun bir üyesi olarak, Mersin, Osmaniye ve Mardin Cezaevlerindeki mahkumların da aynı insanlık dışı koşullara maruz bırakıldığına kişisel olarak tanık oldum; bu kişilere vahşice, hukuk dışı, mevcut kısıtlayıcı yasa ve düzenlemeleri bile ihlal edecek şekilde muamele ediliyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında geçen on yıl içinde mahkumların sayısı Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin neredeyse üç katına çıkmıştır. 2001 yılında Türkiye’nin cezaevi nüfusu 55.209 iken on yıl içinde bu rakam, genel nüfusun yüzde 4.2 artmasına karşılık tam yüzde 250 artmıştır.

Bu durum, Ankara’nın, Kürtlerin yaşadığı huzursuzluk ve Türkiye’nin Kürtleri için yerel özerklik talebiyle devam etmekte olan gerilla savaşına karşılık “imha” çizgisini yürürlüğe sokmasıyla daha da vahimleşmiştir.

Türkiye cezaevlerindeki mahkumların 8.995’i, Türkiye hükümetinin “teröristler”  demeyi tercih ettiği siyasi mahkumlardır.  Bu “teröristler” arasında, 2011 genel seçimlerinde seçilmiş 9 milletvekili, aralarında kısa bir süre önce tutuklanan Van Belediye Başkanı’nın da bulunduğu 16 belediye başkanı, 422 seçilmiş il genel ve belediye meclisi üyeleri, muhtarlar, 500 kadar öğrenci, 100 gazeteci ve akademisyenler ile kanaat önderleri bulunmaktadır. Pazartesi’den beri gözaltında olan Türkiye’nin en geniş kamu emekçileri sendikası konfederasyonunun (KESK) başkanı Lami Özgen ve 71 meslektaşı da, önümüzdeki günlerde Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin olası kararıyla bu kişilere katılabilirler.

İmralı Adası’nda müebbet hapis cezasını çekmekte olan PKK lideri Abdullah Öcalan da, Temmuz 2011’den bu yana ailesinin ve avukatlarının kendisini ziyaret etmesine izin verilmeyerek, bu baskıcı cezaevi rejiminin mağdurları arasına katılmıştır. Öcalan’ın durumu Kürt mahkumların açlık grevine gitmelerini tetiklemiş ve dört kişi Öcalan’a yönelik mutlak tecridi protesto için kendilerini yakarak can vermişlerdir.

Associated Press’in Eylül 2011’deki bir araştırmasına göre, 11 Eylül 2001’den bu yana 66 ülkede 119.044 kişi terörizm suçlamalarıyla tutuklanmış ve 35.177’si mahkum edilmiştir. Mahkumiyetlerin “yarısından fazlası” “(…) muhalefeti baskı altına almak için anti-terör yasalarını kullanmakla suçlanan iki ülkede, Türkiye ve Çin’de verilmiştir. Türkiye tek başına, 12.897 kişiyle bu mahkumiyetlerin üçte birine hükmetmiştir.”

Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye Mart 2004’te, izleme sonrası süreçte ülkeyi Konsey’in değerleriyle aynı standarda getirebilmesi için AKPM  tarafından kapsamlı bir reform yürütmeye davet edilmişti. Türkiye,  bu davetin üzerinden 9 yıl geçtikten sonra hala AKPM’nin öne sürdüğü 12 maddenin neredeyse hiçbirini yerine getirememiş haldedir.

Fyodr Dostoyevski daha 1861’de Ölüler Evinden Anılar romanında, “Bir toplumun hangi uygarlık seviyesinde olduğu hapishanelerine girildiğinde anlaşılabilir,” diyordu. Hapishanelerine bakıldığında, Türkiye’nin uygarlık seviyesinin Avrupa Konseyi standartlarına uyduğunu kim söyleyebilir?

 

Human Rights Situation in Turkey, under the light of recent prison fires
Ertuğrul Kürkçü, Member of the Assembly (UEL), Peace and Democracy Block deputy, Turkey, Jun. 27, 2012

13 prisoners in Turkey’s southeast Kurdish province of Şanlıurfa Penitentiary were burnt to death on Jun. 16. 5 survived. All 18 were incarcerated in the same two-storey ward which was originally designed for 3. The victims had set their beds of inflammable material in order to protest their conditions. The prison guards were late to detect the situation; the fire squad was too late. The tragic deaths sparked successive series of revolt fires in Gaziantep, Osmaniye and Karaman prisons in the following days, all were headed and carried on by ordinary prisoners and children.

Indeed Şanlıurfa Penitentiary, with over 1000 inmates in its wards originally designed for 300 comprises one of the corrupt links in Turkey’s chain of overcrowded and substandard prisons where 125.100 people are dumped according to recent Turkish Justice Ministry data. I, as a member of the parliamentary investigation commission of human rights, have personally witnessed in Mersin, Osmaniye and Mardin Penitentiaries too that the inmates are subject to inhuman conditions; they are treated brutally, unlawfully, even in violation of existing restrictive laws and regulations.

The number of prisoners has swollen nearly threefold of the total capacity of Turkey’s penitentiaries under a decade of Justice and Development Party rule. In 2001 Turkey’s prison population was 55,209. In one decade it grew 250 percent vis-à-vis 4.2 percent growth in general population.

The situation is further aggravated by Ankara’s adoption of an “extermination” line against the Kurdish unrest and ongoing guerrilla war with the demand of self-rule for Turkey’s Kurds.

8 thousand 995 of the inmates in Turkey’s prisons are political prisoners, whom the Turkish government prefers to designate as “terrorists”. Among those “terrorists”, 9 are deputies elected in 2011 general elections,  16 are mayors, including the recently arrested mayor of Van, 442 elected provincial and municipal council members, headmen, some 500 students, 100 journalists and academics and opinion leaders. Lami Ozgen, leader of Turkey’s largest public servants unions confederation (KESK), and 71 colleagues who are under police custody since Monday, can join them after a prospective Specially Authorized Penal Court decision in the coming days.

Abdullah Öcalan, the leader of the PKK, who is serving a life sentence in the Imrali Island too suffers from this oppressive prison regime as he is denied visits by his family and lawyers since July 2011. His situation has sparked hunger strikes by Kurdish prisoners and 4 have burnt themselves to death in protest of Ocalan’s total isolation.

According to an Associated Press survey in Sep. 2011, since 9/11 in 66 countries 119,044 people were arrested and 35,117 were convicted of terrorism charges. “More than half” of the convictions (…) came from two countries that have been accused of using anti-terror laws to crack down on dissent, Turkey and China. Turkey alone accounted for a third of all convictions, with 12,897.”

A member of the Council of Europe, Turkey in Mar. 2004 was invited by the Assembly to carry out thorough reform in order to bring the country in line with the standards of the Council’s values in the post-monitoring process. Even after 9 years Turkey is yet to fulfill almost all of the 12 points raised by the assembly.

“The degree of civilization in a society can be judged by entering the prisons” said Fyodr Dostoyevsky in his novel The House of the Dead, as far back as in 1861. Looking at its prisons, who could say that Turkey’s degree of civilization matches the standards of the Council of Europe.