Daha Derinlere Ulaşmak Mümkün

İzmir Gündoğdu Meydanı’ndaki Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin üçüncü günü geride kaldı. Alanda konuştuğumuz HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İzmirlilerin destek konusunda zayıf olduğunu söyledi ve ekledi: “Bu durum; görünürdeki modernliğin, aslında göründüğü gibi olmadığına ve radikal muhalefet söz konusuysa diktatörlükle muhalefet arasında eşit mesafede kalabileceğine dair bir işaret olduğu için önemli…” Kürkçü ayrıca, yeni eylem biçimleri buldukça halkın daha derinlerine ulaşmanın mümkün olduğunu da söyledi.

HDP’nin Gündoğdu Meydanı’ndaki Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni üçüncü gününde İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği, Halkların Köprüsü Derneği ve İMECEDER üyeleri ziyaret etti.

‘OHAL’E DEĞİL, ADALETE İHTİYAÇ VAR’

İHD adına konuşma yapan Şube Başkanı Avukat Ali Aydın, ayrımcılık ve nefretin günlük yaşamın bir parçası haline geldiğini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu: “Herkesin adalete ihtiyacı vardır. Hak ihlalleri artarak devam ediyor. Ülkede son yıllarda bu hak ve özgürlüklerin çeşitli adlar altında sınırlandırıldığına ve ortadan kaldırıldığına şahit oluyoruz. Bireyler, siyasetçiler düşünceleri nedeniyle tutuklanmışlar ve cezaevlerine konulmuşlardır. Bu ülkede demokrasiye, adalete ihtiyacı var, OHAL’e, sıkıyönetime değil. Özellikle cezaevlerindeki tek tip elbise giydirme çalışmaları tekrar gündeme getirilmiştir. Çeşitli bahanelerle bütün dünyada teşhir olmuş Guantanamo örneğini bu ülkede uygulamak isteyenlerin bu uygulamalarından vazgeçmelerini istiyoruz. Burayı Açıkhava hapishanesine dönüştüren bu durum adalet ve vicdana ne kadar ihtiyaç olduğunu bize göstermektedir. Biz de bu nedenle İHD olarak vicdan ve adalet nöbetini destekliyoruz.’’

‘BARIŞ MÜCADELESİ ZOR ZAMANLARDA VERİLİR’

Halkların Köprüsü Derneği adına konuşma yapan dernek üyesi Ercan Ergiçay, “Halklar arasında kamusal dostluk ve barışı sağlamak için kurulan bir derneğiz. Bu ülkede zulme uğramış insanların kendi aralarında kamusal desteği ve ilişkileri geliştirmesi üzerine çalışıyoruz. Bugün de bu yüzden burada bulunuyoruz. HDP burada vicdan ve adalet nöbeti tutuyor. Galiba bu ülkedeki en büyük eksiğimiz de bu. Birilerinin buna ‘dur’ demesi gerekiyor. Adaleti kuracak bir mekanizmanın sağlanması ve ülkeyi daha iyi koşullara taşınması gerekiyor. Burada bulunmak birçok insana tehlikeli gelebilir. Çünkü gördüğünüz gibi etrafımız sarılmış. İçeri girerken bir hapishaneye girer gibi giriyoruz. Ama biliyoruz ki barış mücadelesi zor zamanlarda verilir. O yüzden herkesin burayı ziyaret etmesi gerekir” dedi.

‘YENİ EYLEM BİÇİMLERİ GELİŞTİRİLMELİ’

Vicdan ve Adalet Nöbeti’nde bulunan İzmir milletvekili Ertuğrul Kürkçü de Gazete Duvar’a konuştu. Pazar günü buradan ayrılacaklarını ifade eden Kürkçü “Bundan sonraki adımlarımızda eylemi yerelleştirdikçe insanların ne istediklerini ve neye hazır olduklarını öğrenmek ve böylece yeni eylem biçimleri bularak daha derinlere ulaşmak mümkün olacak’’ dedi.

‘HİÇ GELMEMİŞ OLMAMIZI, BURADAN GİTMEMİZİ İSTİYORLAR’

Nöbet boyunca yaşadıkları baskının, İzmir’in Diyarbakır’dan farkının olmadığını gösterdiğini dile getiren Kürkçü “Bu baskının altında aynı şey yatıyor: Diktatörlük. Diyarbakır’da sömürgecilikle birlikte yaşandığı için gizlenemiyor ama İzmir’de sanki böyle değilmiş gibi bir hava vardı. Halbuki aynı baskı… Hatta Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne karşı burada vilayetin tutumu Van’dan bile geri… Bizi çıplak güneş altında bırakmak için tenteleri yasakladılar; bu İzmir gibi bir yerde ölüm tehlikesi demekti. Daimi bir ses sistemi için dövüşmemiz gerekti; elektrik alınmasını engellediler. Açıkçası onlar sadece hiç gelmemiş olmamızı, buradan gitmemizi istiyorlar… Kısacası Türkiye’de tutarlı tek şey, diktatörlüğün her yerde aynı uygulanması.

‘İNSANLAR AYNI, DÖNEM FARKLI’

“Ancak asıl soru, İzmirliler bunu gördü mü? Gündoğdu alanı, çimenlikler İzmirlilerin övündükleri modern bir dinlenme yeri, boş zaman mekânı. Fakat buranın müdavimi binlerce insan, nöbetin ilk gününden beri nöbet alanını, bu mekanın orta yerinde ağrıtmadıkça unutabilecekleri bir diş çürüğü gibi gördüler. Görünürdeki modernliğin, aslında göründüğü gibi olmadığına ve radikal muhalefet söz konusuysa diktatörlükle muhalefet arasında eşit mesafede kalabileceğine dair bir işaret olduğu için önemli bu… Bu topyekün bir suçlama hiç değil. Bir saptama. Daha önce bu meydanda yaptığımız mitinglerde buradan gelip geçenlerin, oturanların pasif de olsa meydanın heyecanına, kaygısına, coşkusuna eşlik ettiğine tanık olmuştuk. İnsanlar aynı, ama dönem farklı… Bu, politik bilinçte bir tutulma işareti olduğu için önemli işte. AKP’nin yanına geçmiş olmasalar da diktatörlüğe karşı koyuşta motivasyon üretme konusunda bir gerileme var. Gerçi ilk günden itibaren sımsıcak bir ilişki doğması söz konusu olamazdı… Zaten nöbetin ve ‘vicdan ve adalet’ çağrısının varlık nedeni de buydu. Ama eylemi çeşitlendirmemiz, yeni iletişim yolları bulmamız ve çoğaltmamız gerektiğini görmüş olduk.

‘ÖRGÜTLÜ TOPLUM HÂLÂ ÇOK ATAK’

“Tüm amacımız, insanları geri çekildikleri o konumlardan yeniden itiraza çağırmak. Yoksa hiç hazır olmadıkları şeylerle yüzleşmek zorunda kalabilirler. Erdoğan rejimi başörtüsü serbestisinden başörtüsü mecburiyetine geçmeyi dayattığında çok geç kalınmış olabilir. Kılıçdaroğlu bugün nihayet dokunulmazlıkların kaldırılmasını onaylamaktan farklı bir yola girdiği için cezalandırılmaya çalışılıyor. Kılıçdaroğlu’na oy veren bu insanlar buna ne tepki verecek? Ben bu kitleden daha enerjik bir itiraz bekliyorum. Gerçekleşme ise daha geride. Diğer yandan CHP’li vekiller ve CHP’ye destek veren topluluklar başından beri nöbet alanına geliyor. Örgütlü toplum hâlâ çok atak… Ancak pasif seçmenlerle örgütlü topluluklar arasında hala aşılması gereken bir mesafe olduğunu da görüyoruz.

“Pazar günü buradan ayrılıyoruz. Herhangi bir vahametle karşılaşmadan buradan ayrılacağımızı umuyoruz. Bu nöbet bitecek ama muhalefeti toparlayıncaya dek yeni eylem biçimleri bulmak için çalışmaya devam edeceğiz. Birçok tecrübe yaşadık. Bundan sonraki adımlarımızda eylemi yerelleştirdikçe insanların ne istediklerini ve neye hazır olduklarını öğrenmek ve böylece yeni eylem biçimleri bularak daha derinlere ulaşmak mümkün olacak.”