DAİŞ Soykırımında ABD ve Batı’nın da Sorumluluğu Var

Kürkçü, AKPM’de “DAİŞ tarafından işlenen ve soykırıma kadar varan insanlık suçlarının kovuşturulması ve cezalandırılması” başlıklı rapor üzerine Birleşik Avrupa Solu grubu adına söz aldı. Kürkçü “AKPM, dikkatlerini DAİŞ’le hesaplaşmaya çevirdiğinde bu fırsattan özeleştiri için de yararlanmalı. Çünkü Suriye halkları DAİŞ’in elinde ABD desteğinde yanlış bir hesapla açılmış olan bir vekalet savaşının bedelini ödüyorlar” dedi.

Birleşik Avrupa Solu grubu adına raporu ve karar tasarısını genel olarak benimsediğimizi ifade etmek ve raportöre DAİŞ zulmünün tabiatı itibariyle Suriye ve Irak’taki -ve muhtemelen bütün dünyadaki- Sünni olmayan ve Arap olmayan topluluk ve azınlıkların nihai olarak ortadan kaldırılması hedefiyle kasten tasarlanmış stratejik bir faaliyet olduğunu ortaya çıkartan ayrıntılı çalışmasından ötürü teşekkürlerimizi sunmak isterim.

“Sünni olmayan” ve “Arap olmayan” kelimelerini kasten seçerek ve DAİŞ’in faaliyet alanını bütün dünyayı kucaklayacak şekilde genişleterek raporla arama kısmen bir mesafe de koymuş oluyorum. Çünkü, DAİŞ faaliyetlerine daha yakından bakarsak, bu vahşetin “cihad” kavramının -kendi itikatlarının iradesine boyun eğmeyen herkesin yok edilmesini kapsayan- dar anlamıyla meşrulaştırıldığını görürüz. Büyük çoğunluğu Sünni inanışına bağlı Kürtlerin DAİŞ soykırımından kurtulabilmiş olmalarının nedeni inançları dolayısıyla DAİŞ’in hedefi olmamış olmaları değil, DAİŞ güçlerini Rojava’dan (Batı Kürdistan) söküp atacak ölçüde örgütlenmeye ve savaşma gücüne sahip olmalarıydı. Bu nedenle, DAİŞ’in soykırım yönelişinin sadece farklı inançlarla sınırlı olmadığını, Arap olmayan etnisitelere ve özellikle Irak ve Suriye’deki -ve bütün dünyadaki- Kürtlere de uzandığını akılda tumak gerekir.

Öte yandan AKPM, DAİŞ’le savaşın sonuna gelinirken dikkatlerini DAİŞ’le hesaplaşmaya çevirdiğinde bu fırsattan özeleştiri için de yararlanmalı. Unutulmamalı ki, Suriye halkları DAİŞ’in elinde, “Ortadoğu’da yeni bir güç dizilişi için ABD desteğinde yanlış bir hesapla açılmış olan bir vekalet savaşının bedelini ödüyorlar. Uğradıkları acılar, sadece DAİŞ’in merhametsizliğinden kaynaklanmıyor, bu durum ABD tarafından açıkça teşvik edilen, hiç bir çıkış hesabına dayanmadığı gibi, bir siyasi program ya da güvenilir bir liderlikten de yoksun İslami temelli bir ayaklanmanın kaçınılmaz sonucudur.”

Ne yazık ki, AKPM de  -daha 2013’te ifade ettiğimiz şekilde- “aynı miyop yaklaşımdan bağışık değildi. Nisan 2012’de kabul edilen 1878 Sayılı kararında AKPM “Esad rejimi sonuna yaklaşıyor” öngörüsünde bulunmuştu.

“Rejimin çökmeye çok yakın olduğu perspektifi, kaçınılmaz olarak ‘Batı’ nın -özellikle de Ankara’nın- en az yüzde ellisi El Kaide bağlantılı El Nusra ve diğer cihatçılardan oluşan ‘ılımlı’ Özgür Suriye Ordusu’nca (ÖSO) gerçekleştirilen katliamlara göz yummasına neden oldu. Bu cihatçılar raporun da açıkça gösterdiği gibi sonunda DAİŞ’e katıldılar.

Böylece, zora dayalı bir rejim değişikliği amacıyla Türkiye sınırları üzerinden ÖSO’ya sevkedilen Batı askeri desteği kaçınılmaz bir biçimde Suriye’de şeriat düzeni kavgasında birlik sağlamaya and içen merhametsiz DAİŞ gericileri tarafından ele geçirildi.