Erdoğan kendisini devirmek isteyenlerin yapacaklarını yapmaya devam ediyor

Kürkçü, Süleymaniye’de katıldığı konferans sırasında  ANF’ye  yaptığı açıklamada “Tayyip Erdoğan kendisini devirmek isteyenlerin yapmak istediklerini onların hesabına yapmaya devam ediyor. Aslında bastırılan darbeyle şimdi gerçekleşen darbe arasında halkın karşısında devletin konumlanışı bakımından hiçbir fark yok. Ben bu açıdan Tayyip Erdoğan’ı, kendisini devirmek isteyenlerden ayırt eden hiçbir şey kalmadığını söyleyebilirim. dedi.

anfKürkçü, sonrasında sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu darbenin, şimdiki OHAL eliyle yürütülmek istenen diktatörlük girişimi bakımından bizim için yarattığı en önemli sonucun şimdi devlette ve toplumdaki bütün Tayyip Erdoğancı olmayan dinamiklerin temizlenmesi olduğunu düşünüyorum. Tayyip Erdoğan darbeyi bu açıdan manipüle etti. Bunun sonuçlarından kendi diktatörlüğü için yararlandı. Bu OHAL uygulamasında, aslında güvenlik açısından bir gerekçe bulmak mümkün değil. O açıdan bunun gerekçesinin güvenlik olduğunu kabul edemeyiz.

Bu muhalefeti bastırmak, parlamentoyu bypass ederek tek adam diktatörlüğü önündeki engelleri büyük bir hızla ve kitlesel ölçekte kaldırmaktır. Muhalefetin bunun karşısında dik bir tutum sergilemesi gerekir. Diklikten kastım, asla maceracılık ya da rastgele hareketler değil. Fakat ne bu OHAL’in gerekçeleriyle, ne de onun uygulanışı ile mutabık olmadığını, hemfikir olmadığını ortaya koyabilecek bir demokratik direniş çizgisi inşa etmesi gerekir.

Şu an topluma şok yaşatarak, toplumsal duyarlılıklar felce uğratılmış olabilir. Ama zaten o duyarlılıkları harekete geçirmek muhalefetin görevidir. Başta HDP olmak üzere bütün muhalefet kesimlerinin her şeyden önce, halka gerçekleri anlatmak ve bu şoklar ile ilerleyen iletişim saldırısının karşısında gerçekleri koyabilecek bir tertiplenme, bir düzenlenme içerisine girmesi gerektiğini söyleyebilirim. Çoktandır sözünü ettiğimiz demokrasi ittifakı eğer bugün değilse, ne zaman gerçek olacaktır?

Ben, Kılıçdaroğlu yönetiminin, CHP’ye oy veren kitleleri bu diktatörlük tuzağına adım adım düşürmüş olduğunu, iki yıl öncesinden başlayarak gösterilmesi gereken tepkilerin hiçbirisi gösterilmeyince şimdi artık bu çizginin de hiçbir manasının kalmadığını söyleyebilirim. ‘Bir iç çatışmadan kaçınmak, kitleleri karşı karşıya gelmekten alıkoymak, hükümeti dikkatli bir tutumla yapacaklarının en azını yapmaya sevk etmek’ gibi gerekçelerle savunulan bu siyasi çizgi, artık idam cezasını da değerlendirebiliriz denildikten sonra bence tamamen gündem dışına düştü. Ben o nedenle CHP’nin tabanındaki büyük halk topluluklarının, Alevilerin, gençlerin büyük kentlerin beyaz yakalılarının Kürtlerle, emekçilerle, geniş bir ittifak için önlerindeki bütün engelleri kaldırmaları gerektiğini söylemek istiyorum. Tepede kurulamayan ittifakların tabanda kurulması imkanı hem vardır, hem de bugün her şeyden çok ihtiyacımız vardır.

Sol, bu darbeye karşı son derece net bir tutum takındı. Ancak Erdoğan’ı demokratik işleyişe geri dönmeye ikna etmeye hiçbir şekilde yetmedi, yetmeyecekti de. Solun, şimdi Tayyip Erdoğan’ın mukabil tepkisine karşı, halkı muhalefete çağırmaya herkesten çok hakkı var. Bunu da dakika geçirmeden yapmaya başlaması gerekiyor.

Bir kere hayat sokakta. Sokağı kime bırakacaksınız? Hayattan çekilmiş olacaksınız. Bütün gün evinizde yaşayamayacağınıza göre elbette sokakta olmanız gerekir. Bunu muhalefet anlamında da, günlük yaşantı anlamında da böyle söylemek gerekir. Zaten Tayyip Erdoğan’ın kendi taraftarlarına ‘sokaklardan çekilmeyin, meydanlardan çekilmeyin’ çağrısı, aslında o meydanların muhalefet tarafından doldurulmasını engellemek içindir. Elbette bir kitle temelini orada karmaya çalışıyor.

AKP milisleri, cihatçı topluluklar, bu durumu fırsat bilerek kendileri gibi düşünmeyenleri tehdit etmeye yönelen saldırgan eğilimler. Bu meydanların bu şekilde istilası, faşizmin kitle temelini hazırlama çabasıdır. Bunu ellerini kollarını bağlayarak seyretmek de, buna ulu orta meydan okumak da bence doğru olmaz. Bunun karşısında yapılması gereken en önemli şey, muhalefetin de kendi zeminlerini tahkim etmesi ve kendisinin sokakta olabileceği her yerde sokakta olmaya çalışmasıdır. Özetle OHAL ilan edilmiş olması, ifade, toplanma, örgütlenme hakkımızın ortadan kalkmış olduğu anlamına gelmez. Buna konulacak her sınır için mücadele etmemiz gerekir.

Öcalan’ın sağlığı ve güvenliği bugün her zamankinden daha önemli. Şu nedenle çok daha önemli. Bütün zor zamanlarda Öcalan’ın özellikle Özgürlük Hareketi’ne yönelik açıklamaları, yönlendirmeleri, varlığı ile onlara verdiği doğrultu bugüne kadar hep demokrasiye kazandırdı. O yüzden onunla temas etmek bütün Türkiye için çok değerli.

Aslında haberlere baktığımız zaman gördüğümüz şey, darbecilerin hedefinde Öcalan’ın daha birinci dakikadan itibaren olduğunu bize gösteriyor. Bunun savuşturulmuş olduğu haberleri de henüz içimizi ferahlatmıyor. Çünkü Öcalan’ın sözleri bu konuda gözümüzle görmüş ve kulağımızla işitmiş değiliz Öcalan’ın sözlerini.

Hükümetin asayiş berkemal açıklamaları yetmez. Mutlaka avukatlarının ve yakınlarının, eğer siyasiler değilse bile, Öcalan ile adada görüşmeleri gerekir. Onun ötesinde adadaki gerçek durumu ortaya çıkarmak için de İşkenceyi Önleme Komitesi’nin derhal hareket etmesi, eğer hükümet çağırmıyorsa, onların başvuruda bulunması da elzemdir. Öcalan’ın sağlık ve güvenliğinin kuşkulu olduğu her durumda Türkiye’de bir istikrarsızlık kuşkusu da olacaktır. O nedenle Öcalan ile mutlaka ve mutlaka özgürlük ve istikrar için iletişimde olmamız gerekiyor.”