‘Ezilenler savaşa karşı ortak cephe oluşturmalı’

Kürkçü, ezilenlerin, savaşa siyasetine son vermek için ortak bir cephe oluşturmasının şart olduğu görüşünde.

Kürkçü, Suriye Kürtleri’nin yönetimleri ele almasının işaretlerinin çok uzun zamandan beri görüldüğünü söyleyerek, doğru okuma yapan herkesin, bölgede yeni bir düzenin ortaya çıktığını gördüğünü belirtti. Kürkçü, “Suriye Kürtleri’nin çatışmalara katılmama tutumunu yanlış bulanlar, Kürtlerin herhangi bir inisiyatif almayacağını düşündüler” diyen Ertuğrul Kürkçü, şöyle devam etti: “Ama durumu yakından okuyan herkes bölgede giderek artan ölçüde yeni bir düzen ortaya çıkmakta olduğunu ve Suriye rejimi yıkılsa bile, bir çatışmadan ziyade bu güçlerin kendi özerk yönetimlerini kuracağını ve kurmaya kararlı olduklarını görebilirdi. Burada özellikle Türkiye’de etkin olan Kürt özgürlük hareketi PKK’nin, bölgedeki ideolojik ve politik etkisini görmemek imkansızdı. Dolayısıyla bütün bunları görmeyenler, daha çok kendilerini hayale kaptırmış olanlar, Esad’ın kellesini uçurunca Suriye’de onun yerini kendileri gibi düşünen yeni bir baş koyarak, burada düzen değişikliğini gerçekleştireceklerini sananlar.”

Ertuğrul Kürkçü, Kürtlerin yönetimi ele almasını “doğal bir tarihsel sürecin mantıki bir sonucu” olarak değerlendirdi, bunun geri dönülemez bir süreç olduğunu ekledi:
“1994’ten beri bu bölgede artan devrimci politik etki olduğunu, bunların giderek artan biçimde kendilerini örgütlemeye giriştiklerini görmemek imkansızdı. Dolayısıyla bu süreç doğal tarihsel ve mantıki sonuçlarına doğru gidiyor. Suriye’de ortaya çıkabilecek tek mantıksal süreç Baas diktatörlüğünün yıkılmasından sonra özellikle Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkını elde ettikleri yeni federal ya da ademi merkeziyetçi rejimin doğmasıdır. Bu doğal akışı önlemeye çalışmak Türkiye açısından aptalca bir girişim olacaktır. Birincisi bu önlenemez. İkincisi bunu önlemek için girişilecek herhangi bir müdahale aslında Türkiye’nin kendi sınırları içerisinde çözemediği Kürt sorununun alanını Suriye içlerine, Türkiye içlerine doğru, Irak içlerine doğru genişletmek olacaktır. O açıdan bunun aptalca bir girişim olacağını söyleyebilirim. Türkiye’nin bu aşamadan sonra yapacağı tek şey telaşa kapılmadan, çok uluslu, çok kimlikli, çok etnikli yeni bir Suriye’nin oluşumuna yardımcı olmaktır.”

‘DEVE KUŞU SİYASETİ ÇÖKMÜŞTÜR’

Türkiye’nin kaygısının, güvenlikçi bir yaklaşımla sürdürdüğü Kürt karşıtı politikasının boşa düşmesi olduğunu dile getiren Kürkçü, şöyle devam etti: “Çünkü Suriye’de ve Irak’ta ayrı devletler olduğunu kabul edeceksek eğer, bu ayrı devletler içerisinde özerk Kürt bölgelerinin oluşması Türkiye içinde yeni bir örnek haline gelecektir. Türkiye kendi Kürtleriyle siyasi bir yeni anlaşma yapmamış tek ülke olarak kalma riskindedir. Ama bu şimdiye kadar başını kuma gömerek yürüttüğü deve kuşu siyasetinin sonucudur. Bu yüzden Türkiye’nin, Kürtlere bu dünyada varlar diye kendi haklarını istiyorlar, bunları gerçekleştiriyorlar diye kızmak yerine onların haklarını tanıyan yeni bir demokratik düzen kuramadığı için kendisine kızması gerekir.”

‘EZİLENLER ORTAK CEPHE OLUŞTURMALI’

“Boş böbürlenmeler, ‘tanımayızlar, bak oraya gelirizler’… Bunlar hiçbir yere kıpırdayamazlar, bunların hiçbiri olmaz, olursa da aslında sadece Suriye’nin değil, Türkiye’nin de idari bütünlüğü tartışma konusu olur” diyen BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Türkiye’nin askeri müdahaleden kaçınması, savaştan uzak durması için ezilenlerin tavır alması gerektiği belirtti.
Kürkçü, olası bir askeri müdahalenin, emekçilerin maddi yaşam koşulları kadar, özgürlükleri ve hakları bakımından da yıkıcı sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Kürkçü, “Savaş her şeyden önce işçi hakları ve kadın haklarının yerle bir olmasına yol açar. ‘Savaşa son’ siyaseti altında emekçilerin toplanması ve hükümetin bu içte ve dışta Kürt halkıyla savaşa endekslenmiş olan siyasetine son vermek üzere bir ortak cephe oluşturması şart” dedi. Kürkçü, HDK’nin bu anlamıyla önemli bir adres olduğuna işaret etti.

‘YETER Kİ CESARET, SÜREKLİLİK OLSUN’

Kürkçü, kaos süreçlerinin aynı zamanda olanakları da doğurduğunu belirtti: “HDK, hem bütün ezilen emekçileri, hem ezilen milliyetçileri, inanç ve kimlikleri bir araya getiren bir siyaset tesis ediyor. Bu siyaseti ezilen kitleler arasında derinleştirmek ve bir adım öne çıkarmak, HDK’ye çok büyük bir siyasi avantaj sağlayacaktır. Bu bir sorumluluk da yüklüyor. Bütün bu kaosun içinde çok büyük imkanlar beliriyor. Yeter ki, cesaret, süreklilik, basiret hepsi bir arada işlesin. AKP’nin giderek kendi sonuna doğru yaklaşmakta olduğunu söyleyebilirim. O yüzden bu sürecin ucunda çok fazla imkan gözüküyor.”

ETHA