Faşizmden Önceki Son Çıkış

Eğer 16 Nisan’da ‘evet’ çıkacak olursa bu artık geri dönüşsüz bir yol olur. Faşizm yoluna girmiş oluruz. Biz faşizm öncesi son çıkışı göstermeye çalışıyoruz. Bunun için Turkiye’nin üyesi olduğu Avrupa kurumlarının da bir şey yapması, bir şey demesi gerekiyor. Eğer şimdi bir tutum alacak olursa faşizmden önceki son çıkışa Türkiye’yi taşımaya katkıda bulunabilirler.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sürecinde yaşanan hak ihlallerini “acil olarak görüşmeyi” kabul etmeyen, yaptırım çağrılarını reddeden Avrupa’nın tutumunda değişim işaretleri var.

Anayasa değişikliği ile ilgili çalışmasını tamamlayan Venedik Komisyonu önümüzdeki günlerde raporunu açıklayacak. Ama ilk değerlendirmelerin bu değişikliğin Türkiye’de daha otoriter ve totoliter bir yönetime yol açacağı yönünde olduğu belirtiliyor.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland’ın, “tutuklu milletvekilleri ve gazetecilerle ilgili hukuki süreçler yakın zamanda sonuçlanmazsa AİHM’de ele alınabileceği sözleri de önem taşıyor.

HDP milletvekillerinin tutuklandığı Kasım ayından bu yana yaklaşık 2.5 ay Avrupa kurumlarında bir dizi temasta bulunan HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, temasları ve bunların sonuçları ile izlenimlerini anlattı.

AVRUPA’DAKİ TÜRKİYE ALGISI

Kürkçü, OHAL süreci ve milletvekillerinin tutuklanmasıyla birlikte Avrupa’da değişen Türkiye algısını şöyle anlattı:
“Son süreçte eleştirilerimizin haklılığı ile ilgili net kanıtlar ortaya çıktı. Avrupa genel olarak AKP’yi otoriterliğe eğilimli ancak demokratik yoldan seçilmiş hükümet olarak görüp onunla uzlaşma kapılarını açmaya eğilimliydi. Ancak Avrupa’dan gelen uyarı ve çağrılara buradan hasmane tutum takınılması, hükümete ilişkin Avrupa algısını her düzlemde olumsuz olarak değiştirdi. AKP faşizme meyil, sadece otoriter değil totaliter bir rejim arayışı peşinde koşan mezhepçi ve gerici bir hükümet olarak görülüyor.”

‘ERDOĞAN KENDİ ANAFORUNDA BOĞULSUN’ EĞİLİMİ

Avrupa’nın Türkiye’ye yaklaşımı böyle ama ne Fransa, Almanya gibi yönetici güçler ne de AB, Avrupa Konseyi gibi yönetici kurumlar bu süreçte yaptırımdan yana olmadı. Kürkçü bunun nedenlerini şöyle anlattı:
“Yaptırıma yönelmekten çok Tayyip Erdoğan’ı kendi siyasetinin yarattığı anaforda boğulmaya terk etmekten yanalar. Zihinlerinde, “Şimdi atacağımız her adım Erdoğan’a Avrupa’dan kopmak için gerekçe sunacaktır. Oysa Erdoğan’ın siyasetinin sonucu Avrupa’dan kopmak olacağı için bırakalım kendi kendine kopsun, bunun yaratacağı krizler içinde de böyle bir rejimin yaşayamayacağı görülsün” yaklaşımı var.

YAPTIRIM OLMAYINCA SALDIRGANLIK ARTIYOR

Avrupa yaptırıma sıcak bakmadı ama Kürkçü’ye göre bu doğru değil. Yaptırım olmadığında Erdoğan’ın karşısındakilerin kendinden korktuğu, çekindiği düşüncesiyle daha saldırgan politikalar uyguladığını söyleyen Kürkçü, uçak krizi sonrası Rusya’nın yaptırımlarını örnek vererek şunları söyledi:
“Usulünce devreye sokulan yaptırımlar pekala çark etmeye yol açabiliyor. Putin-Erdoğan arasındaki ilişki insan hakları ihlalleri ile ilgili değil, para ve güç üzerine kuruluydu. Bu alanda halkın çıkarlarına büyük zarar verdi. Ama bizim Avrupa’dan beklentilerimiz böylesine yıkıcı yaptırımlar değil. AKP’nin uluslararası saygınlığını tartışan yaptırımlar mümkün, hatta şart. Hiçbirimiz bu saygınlığı hak ettiğini düşünmüyoruz.”

‘FAŞİZMDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞTAYIZ’

Avrupa kurumlarının yaptırım olasılıkları tartışılırken bir KHK ile OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu. Kürkçü, bu Komisyon’un “Nihayet Türkiye’yi mahkeme kapısını açmaya zorladık” şeklinde değerlendirildiğini ve böylece Türkiye’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde acil gündem maddesi olarak görüşülmesinin engellendiğini söyledi. Komisyonun geçen süreye karşın kurulmadığına dikkat çeken Kürkçü şöyle devam etti:
“Avrupa kurumlarına şunu söylüyoruz. Eğer 16 Nisan’da ‘evet’ çıkacak olursa bu artık geri dönüşsüz bir yol olur. Faşizm yoluna girmiş oluruz. Biz faşizm öncesi son çıkışı göstermeye çalışıyoruz. Bunun için Avrupa kurumlarının bir şey yapması, bir şey demesi gerekiyor. Eğer şimdi bir tutum alacak olursa faşizmden önceki son çıkışa Türkiye’yi taşıyabilir.”

‘VENEDİK KOMİSYONU TABLOYU DEĞİŞTİREBİLİR’

Bu süreçte Venedik Komisyonu’nun Mart başında açıklaması beklenen Türkiye raporu önem taşıyor. Raporla ilgili, “Anayasa değişikliği otoriter-totaliter bir yönetime yol açar” şeklinde ilk bilgiler ortaya çıktı. Kürkçü, bu raporun Komisyon’un kararını bekleyen ülkeler açısından önemli bir uyarı işlevi göreceğini, pozisyonlarını yeniden gözden geçirmelerine yol açarak bundan sonrası için bazı yaptırımların söz konusu olabileceğini söyledi. Kürkçü’ye göre, Venedik Komisyonu raporu sonrası hükümet uygulamalarının uluslararası kabul edilebilirliği kalmaz.

Kürkçü, röportaj sırasında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland’ın, tutuklu milletvekilleri ve gazetecilerle ilgili “Hukuki süreçler yakın zamanda sonuçlanmazsa dosyalar AİHM’de ele alınabilir” yönündeki açıklamasını da çok olumlu bir yeni gelişme olarak nitelendirdi.

HAVADA PROVOKASYON KOKUSU!

OHAL’de referandum sürecini de değerlendiren Kürkçü, endişelerini de paylaştı: “Benim burnuma gelen koku, Erdoğan’ın anketlerde henüz yüzde 50’yi görmediği yönünde. Bu nedenle OHAL koşullarında referanduma gidiyoruz. Ama hala yüzde 50 yok. Turpun büyüğünün heybede olduğunu, AKP ve ittifaklarının 7 Haziran-1 Kasım arasında başvurduğu metotlara başvurup başvurmayacağını bilmiyoruz. Bu Başkanlık ve OHAL süreci sadece AKP, Tayyip Erdoğan işi değil. Bu AKP-MHP-Ergenekon ittifakının eseri. Erdoğan vazgeçse diğerlerinin bırakmayacağı bir noktaya geldi. Ergenekon’un tüm doktrinini şu an AKP devralmış durumda. Bölgedeki her şey Ergenekon hedefleri ve usullerince yürüyor. Böyle olunca Erdoğan kaçmak istese de kaçamayacak durumda. Kürdistan bayrağı dalgalandırmakla kimseyi ikna edemezler.”

TAŞLI-DİKENLİ YOLA RAĞMEN SANDIĞA GİDİLECEK

Referandum sürecinde doğu ve güneydoğuda katılımın az olacağı ile ilgili iddiaları da değerlendiren Kürkçü, “Toplum, hiç bir şey yapmamakla, oy vermek arasındaki farkı biliyor. Politik bir olgunluk var. Bu duyguyla o taşlı-dikenli yola rağmen sandığa gidilecektir. AK Parti’nin halkın kafasını karıştırmaya dönük “Evet derseniz, çözüm süreci yeniden başlayabilir” propagandası karşılık bulmayacak. Kayyumlar durduğu sürece buna kimse inanmaz. Bu AKP’nin çaresizliğini ve Hayır oylarının yüksekliğini gösteriyor” dedi.

(Nergis Demirkaya/Gazete Duvar)