Gazeteci Gerçeğe İhanet Ettiği Zaman Ölür

HDK Eşsözcülerinin “6 Nisan Öldürülen Gazeteciler günü” açıklaması

gazeteciler6 Nisan “Öldürülen Gazeteciler Günü”nde onurlu gazeteciler ve basın çalışanları sadece geçmişte öldürülen meslektaşlarını değil, yakın gelecekte kendi yaşama haklarına yönelmesi pek muhtemel tehditleri de düşünemeden edemiyor.  Gazeteci Hasan Fehmi Bey Osmanlı Devletinin iktidar partisine karşı yürüttüğü muhalefetin bedelini 6 Nisan 1909’da İttihat ve Terakki rejiminin suikastçılarınca kurşunlanarak ödemişti. O günden beri bu topraklarda gazetecilik mesleğine adım atanlar, halkın haber alma hakkının, düşünceyi ifade özgürlüğünü gerçekleştirmenin bedelinin hayatla, hapisle, yoksullukla ödenebileceğini akıllarında tutuyorlar.

6 Nisan 1909’dan 2015 sonuna kadar 65 gazeteci öldürüldü. Bunlardan 51’i hayatlarını 1978 sonrasında, Türkiye’de “demokrasi” arayışlarının güçlendiği dönemlerde işlenen cinayetlerde kaybettiler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin İstanbul’daki Basın Müzesi’nin “Öldürülen Gazeteciler Galerisi”ni başından sonuna kadar katetmek, İttihat ve Terakki zihniyetinin sultanlıkta da cumhuriyette de, tek parti diktatörlüğünde de, çok partili “demokrasi”de de süregittiğini görmek için yeterli.

Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesinin üzerinden geçen yüzyılı aşkın zaman içinde Türkiye, gazeteci öldürmenin gerçekleri halktan gizlemeye yetmediğinin pek çok güçlü örneğine tanık oldu. Sabahattin Ali’nin öldürülmesi sosyalist düşüncenin gündelik dilde, popüler medyada yaygınlaşmasını önleyemedi. Uğur Mumcu’nun katli araştırmacı gazeteciliği sindirmek şöyle dursun onu pek çok genç gazeteci için bir idol haline getirdi. Kürtlerin hakikatini haykıran Musa Anter’in, Hüseyin Deniz’in, Hafız Akdemir’in, Namık Tarancı’nın katledilmeleriyle, yargısız infazlar, Hizbukontra cinayetleri sır olmadı. Tersine sömürgeci zulüm ifşa oldukça yeni Kürt gazeteciliği onların hakikat aşkından beslendi. Metin Göktepe’nin öldürülmesiyle militan gazetecilik değerli bir üyesini yitirdi ama Göktepe’nin açtığı yoldan yüzlerce genç militan gazeteciliğe adım attı. Hrant Dink’in katliyle Ermeniler güçlü bir sözcülerinden yoksun kalsalar da Ermeni gazeteciliği seküler bir kimlikle yeniden doğdu, yüzyıllık sır aşikar oldu: Soykırım gerçeğini bilmeyen kalmadı.

“Öldürülen Gazeteciler Günü”nde bir kez daha görüyoruz: Gerçekte yaşamaya devam edenler hakikat uğruna hayatlarından olan gazeteciler ve fikirleri. Onları öldürenler ve öldürtenler ise tarihin sayfalarına yalnızca anonim bir kimlikle geçiyorlar: Katiller!

Türkiye’de “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmama”ya yemin edenler güç sahibi oldukça onurlu gazetecilerin yaşam hakları bugün de yarın da tehdit altında olmaya devam edebilir, ancak bu tehditlerin  mesleki dayanışma ve demokratik haklar uğruna örgütlü mücadeleyle göğüslenebileceğini biliyoruz.

Genç habercilerle, mesleğin emekçileriyle basın çalışanlarıyla bu gün bir kez daha paylaşmak istiyoruz ki, mesleğini onuruyla gerçekleştirmek bazen yüksek bedeller gerektirebilir, ancak gazeteci asıl gerçeğe ihanet ettiği zaman ölür. AKP iktidarının muhalif gazetelere ve yayın organlarına dönük kapatma, el koyma, erişime engelleme, gazetecileri satın alma ve uşaklaştırma hamlelerinden sonra Türkiye yaygın medyası AKP’nin hegemonyası ve savaş yalanlarını her gün yeniden üreten ölü gazetecilerin kol gezdiği bir Zombiler dünyasına dönüşmüştür.

Halkların Demokratik Kongresi olarak gerçeklerin peşinde koşarken hayatlarını feda etmekten kaçınmayan tüm gazetecilerin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onların bıraktığı mirası sürdürmeye çalışan tüm basın emekçilerinin özgürlük, barış, demokrasi yolunda verdikleri mücadelelerini coşkuyla selamlıyoruz.

6 Nisan 2016

Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüleri

Gülistan Kılıç Koçyiğit-Ertuğrul Kürkçü