Gidecekler!

HDP Sarayı yenecek,  HDP zulmü yenecek, halklarımız demokrasi ve özgürlük mücadelesinde birleşecek Halkların Demokratik Partisi onlara hizmet edecek.

4(31)Size iki haberim var. Önce kötü haber.  Kötü haber 4 gündür gözaltında tutulan 9 arkadaşımız İzmir’de tutuklandılar Dün İstanbul’da tutuklanan arkadaşlarımızın sayısı 10 u geçti. Ankara’da aynı şekilde bir tutuklama furyası devam ediyor, başka kentlere yayılabilir. Elbette Kürdistan’da devletin Kürt halkına karşı açmış olduğu soykırım savaşı eşsiz bir direnmeyle karşılanarak devam ediyor ama birde iyi haberim var. Gidecekler. Eninde sonunda gidecekler, gidecekler, gidecekler, gidecekler.

Ne yapacağımızı düşünmüyoruz bile İzmir’den 4 vekilimizi alacağız Türkiye’nin her yerinden 90 vekilimizi alacağız Ankara’ya gideceğiz onlar 2 Kasımda nereye gideceklerini düşünebilirler, İtalya’ya mahdumun yanına gidebilirler. Kendilerine bir başka emirlik ülkesinde yer beğenebilirler veya 13 yıldır bu halka ettiklerinin hesabını vermek üzere adil bir mahkeme seçebilirler. Herhangi birisi olabilir. Ama birinin önüne mutlaka ve mutlaka gidecekler. Tayyip Erdoğan gidecek. Cinayetleriyle, hırsızlıklarıyla, zulmüyle, ikiyüzlülüğüyle, kibriyle, küstahlığıyla, zalimliğiyle, avanesiyle,şürekasıyla, sülalesiyle birlikte iktidardan gidecek. Zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur. Bugün bütün Türkiye hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin saflarındaki pek çok insan bile Tayyip Erdoğan’ın gitmesi zamanı geldiğinde hemfikirdir. Mademki zamanı gelmiştir o zaman zamanı gelmiş olan işi zamanında yapmak, demiri tavında dövmek gerekir. Bunun için elbette Halkların Demokratik Partisinin 7 Haziranda yaptığından daha çoğunu yapması gerekecektir. Bunu yapacağız bundan hiç şüphemiz yok. Bunu tartışmıyoruz bile. Ama önemli olan seçimde ne yaptığınız değildir iki seçim arasında ne yaptığımızdır. Türkiye’yi yönetenler, dünyayı yönetenler hatta şöyle düşünüyorlar. Halkların bir tane hakkı var. Seçimde oy kullanmak, sonra bir hakkı daha var öbür seçimde oy kullanmak. Ama biz diyoruz ki iki seçim arasında geçmeniz gereken bir sokak bir de meydan var. Ne yapacaksanız aslında o sokakta, o meydanda yapıyorsunuz. Sonra sandıkta çıkan şey o sokakta ve o meydanda yaptıklarınızın sonucudur. Eğer halklarımız 1 Kasımdan itibaren 2019 un adımlarını atmaya başlamazsa 2019 da da size Tayyip Erdoğan’lı bir Aksaray pekala layık görülebilir. Ama şu sözü hiçbir zaman unutmayalım. “Her halk, her millet kim tarafından yönetiliyor ise onun tarafından yönetilmeye layıktır” derler. Şimdi size soruyorum. Tayyip Erdoğan tarafından yönetilmeye layık mısınız? Sömürgeciliğe layık mısınız? Zulme, faşizme, ikiyüzlülüğe, kibre layık mısınız? Layık olmadığınızı ispat etmeniz gerekiyor, ispat etmemiz gerekiyor, evet her seferinde ispat etmeniz gerekiyor ki biz bunlar tarafından yönetilmeye zulmedilmeye, baş eğdirilmeye layık değiliz. Ne yazık ki biz eşitliği, adaleti, demokrasiyi, halkların kendi kendini yönetmesini, halkların kendi kaderini tayini hakkının gerçekleşmesini sağlayıncaya kadar daima ve daima bu sınavlardan geçeceğiz. Bugüne kadar bütün sınavlardan geçtik. Tayyip Erdoğan bize istediği kadar “sizi ikmale bıraktım Kasımda bütünlemeye gelin” diyor. Biz bu seçimlere sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’a aslında ne kadar ettiğini göstermek için giriyoruz. Tayyip Erdoğan’ı kendisinin sandığından çok daha az bir şey ettiğini göreceğiz bir seçime mahkum ediyoruz. O seçimi elbette biz kendi bildiğimiz gibi kazanacağız ama ondan sonrasını mutlaka ve mutlaka son derece iyi bir biçimde planlamamız lazım.

Buradan İzmir halkına, İzmir’in halklarına seslenmek istiyorum. 7 Haziranda soru şuydu: Bu Halkların Demokratik Partisinin encamı nedir. Öyle bir şey hakikaten var mı yok mu? Yoksa bu bir medya yaratığı mı? Aslında süslenmiş püslenmiş gerçekte olmayan bir şey mi, yoksa onlar AKP ile ittifak halinde gizli ajandaları olan bir güç müdürler. 8 Haziran günü bütün Türkiye bunun cevabını aldı. Nasıl girdiyse seçime öyle çıktı. “Seni başkan yaptırmayacağız” dedik O’nu başkan yaptırmadık. Hevesini kursağında bıraktık. Şimdi bu artık geride kaldı. Bundan sonrası şudur: Onu gönderecek miyiz? Onsuz yaşamayı Türkiye başaracak mı, başarmayacak mı? Bu sorunun cevabını hep birlikte vereceğiz. Eğer vereceksek İzmir halkının o zaman bilinmeyen bir partiyle değil ne olduğu, kim olduğu, ne yaptığı ve nasıl yaptığı bilinen bir partiyle karşı karşıya olduğu bir gerçektir. O yüzden bütün partilere oy veren yurttaşlarımıza sizlerin başı üzerinden seslenmek istiyorum. Aklınızda hayalinizde kendi itikatınıza, kendi felsefenize, kendi yaşam tarzınıza göre iyilik nedir, gerçek yaşam nedir, özgürlük ve adalet nedir, cennet nedir diye kurduğunuz tasavvurlar var ise onların hepsini HDP’de gelip ifade etmeye, onun için mücadele etmeye onun için kendinize taraftar bulmaya ve onun gereğini yapmaya özgürsünüz.

Halkların Demokratik Partisi kimseye daha önce şu seçimde şuna niye oy vermiştin, niçin şöyle düşünmüştün, niçin şöyle bir mitinge katılmıştın diye sormayacak. Halkların Demokratik Partisi tek bir şey soracak. Programımıza inanıyor musun adalet istiyor musun özgürlük, eşitlik, dayanışma istiyor musun? Hiçbir halk öteki halk tarafından ezilmesin çünkü onlar ezerse kendisi de özgür olamaz diyor musun? O zaman senin yerin Halkların Demokratik Partisinin saflarıdır. Seni oraya davet ediyoruz. Geldin Geldin. Gelmedin sen bilirsin. Gene de biz senin hizmetkarın olacağız Bizim görevimiz sadece bize oy verenlere değil. Bize oy vermeyenlere, bize inanmayanlara, bize aklı yatmayanlara da hizmet etmektir. Demokrasi dediğin şey ancak böyle olabilirse mümkün olabilir. Buna İzmir’in ihtiyacı yok mu, buna Türkiye’nin ihtiyacı yok mu, buna halklarımızın ihtiyacı yok mu? Halklarımız daima farklı düşünenleri boğazlayan, onları ya toprağın altına gömen ya ülkesinden uzağa gönderen bir yaşam tarzına razı olmak zorunda mıdır? Değil ise o zaman Halkların Demokratik Partisi ile İzmir’in halkları arasında tam bir aidiyet, tam bir ilişki kurulabilir. Çünkü eğer doğru ise söylenenler eğer İzmir’in kendi hakkındaki kendi fikri doğruysa, İzmir özgürlüğüne düşkün ise, İzmir eşitliğe, İzmir, yaşam tarzındaki serbestliğe düşkünse, İzmir kendi kafasına göre takılmanın önünde engel tanımıyorsa o zaman İzmir bunu temsil eden biricik partiye Halkların Demokratik Partisine başını kaldırıp bakmalı,  kulağını kabartmalıdır. Eğer bunu yapabilirse oy kullanırken aklında Hakların Demokratik Partisini de tutabilirse o zaman Tayyip Erdoğan’a, Adalet ve Kalkınma Partisine, onun zalim ortaklarına, onun Kürdistan’da kan kusturan zalim çetelerine bir cevap, bir ders vermek istiyorsa bundan daha iyi bir fırsat yoktur.

Bugüne kadar İzmir Türkiye’yi Tayyip Erdoğan’ın Osmanlı Ocaklarının estirmeye çalıştığı şovenizm, düşmanlık, nefret kuyusundan uzak tutmayı başardı. Bu rüzgardan, bu fırtınadan uzak tutmayı başardı. Evet, yine de ilçelerimize saldırılar olmadı değil ama İzmir genel olarak bu kışkırtmanın dışında kalmayı başardı. Bu seçimde de eğer bunu hep birlikte başarabilirsek o zaman bir İzmir modelinden pekala söz edebiliriz. Kürt’ün, Arap’ın, Türkmen’in, az da olsa sayıları aramızda yaşamaya devam eden Rumların, Süryani’nin, Arap’ın hep bir arada yaşayabilecekleri birbirlerinin tercihlerine saygı göstererek hayatta kalabilecekleri daha iyi bir hayat kurabilecekleri bir kent olabilir. O zaman bu kenti Türkiye’nin tamamına örnek gösterebiliriz. Evet diyebiliriz. Böyle bir hayat, böyle bir ortaklık, böyle bir birlikte yaşam istiyoruz. Ve bütün Türkiye’yi bunun üzerinde yükseltebiliriz. O yüzden sevgili arkadaşlar sadece bir seçim yapmıyoruz aynı zamanda Türkiye’yi bir rejim biçiminden ötekine taşıyoruz. Diktatörlükten sultanlıktan halkların demokrasisine taşıyoruz.

Türkiye’nin arkasına bakacağı hiçbir örneği, hiçbir modeli arkasında kalıp da içinde ukde kalabileceği hiçbir siyasal rejim biçimi yoktur. Artık 1923’e dönemeyiz. 1921’e dönemeyiz, 1950’ye dönemeyiz, 1960’a dönemeyiz, 1980’e dönemeyiz, 2000’ lere dönemeyiz, sadece ileri bakabiliriz. İleri baktığımız zaman gördüğümüz tek seçenek vardır. Ortak yaşam, ortak mücadele ve ortak vatan. Bunu birlikte kurabilirsek kurduk, bunu kurmayı başaramazsak kimse Kürt’e gönül koymasın. “Ben alıp başımı giderim arkadaş” demeye işte o zaman hakkı vardır. Ama önce ona içinde ortak kardeşçe yaşayabileceği bir vatanı sunmak için elinden geleni yapmayanın “ben senin altında yaşamak istemiyorum” diyen Kürt’e diyeceği hiçbir şey yoktur. Ona silah çekmeye hakkı yoktur, onu kurşuna dizmeye hakkı yoktur, ona zulüm etmeye hakkı yoktur Bu haksızlara yaptıkları haksızlıkların elbette adalet karşısında bedelini ödetmek boynumuzun borcudur. Ama Kürt’e ne teklif ediyoruz 1980 öncesine dönmeyi mi, Kürt’e ne teklif ediyoruz 2000 öncesine dönmeyi mi, Kürt’e ne teklif ediyoruz 7 Haziran öncesine dönmeyi mi, Kürt’e, Arap’a, Ermeni’ye, Süryani’ye, Ezidi’ye, Alevi’ye, Hıristiyan’a önerebileceğimiz tek şey vardır. Halkların Demokratik Partisinin programı. O nedenle Türkiye’nin geleceğinde ortak olmak isteyen birlikte yaşamak ve birlikte mücadele etmek isteyen herkesin Halkların Demokratik Partisinde bulacağı bir şey vardır. Ortaklık çağrısı Kürtlerden geldiği için kıymetlidir. Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturanlar “hangi ortak olalım” deseler idi bunun hiçbir büyük önemi, büyük değeri olmazdı. Ama Türkiye’nin ezileni, azınlığı kendi vatanında esir yaşamaya mahkum bırakılmış olanı “ben gene de ortak olabilirim ama önce eşit olmak kaydıyla” dediğinde işte sihirli formül, tılsım yurttaşlarımızı birbirinin boğazına sarılmaktan kurtaracağımız ilke bulunmuş demektir.

Halkların Demokratik Partisi bu ilkenin partisidir, Halkların Demokratik Partisi bu mücadelenin partisidir, Halkların Demokratik Partisi eşitliğin, özgürlüğün, dayanışmanın partisidir o nedenle kendi kendini yönetmek isteyen halkların partisi olma hakkını kazanmaya adaydır. Bugün yarın eğer daha yüksek başarılarla bütün bu seçimlerden çıkarsak Halkların Demokratik Partisi çok daha büyük bir güvenle konuşmaya devam edecektir. Ve nihayet son söz. Halkların Demokratik Partisini Kürdistan’ı ve özgürlük mücadelesinden kopartmaya, özgürlük mücadelesi ile Halkların Demokratik Partisini karşı karşıya koymaya, Halkların Demokratik Partisini özgürlük mücadelesine karşı ona rağmen siyaset yapmaya davet edenlere diyoruz ki “Hayır Kürt halkının bütün unsurları, bütün değerleri, özgürlük için mücadele eden her bir parçası bizim için değerlidir, her bir parçasıyla müttefiktir, her bir parçasıyla dosttur”. Hiçbir kesimini ötekinin karşısına koymuyoruz. Siyaset tartışması başka bir şeydir. Siyaset tartışması hiçbir fikrin yasak olmadığı bir zeminde yapılabilir. Her şey yasak bir tek devlete temenna etmek serbest dediğimiz yerde siyaset yapılmaz ancak ve ancak devletin uyruğu olunur başka hiçbir şey olunmaz. Ama başka bir devleti başka türlü yaşamayı, başka türlü mücadele etmeyi de tartışabileceğimiz alan yaratabilirsek o zaman her şeyin hakkını vererek tartışabiliriz. Zulüm altında, baskı altında bir fikrin yasaklandığı, ötekinin alabildiğine serbest bırakıldığı koşullarda yasaklanan fikre “vur” diyenlere hayır diyoruz. O fikir serbest olduğu güne kadar asla ve asla dostlarımıza, müttefiklerimize, kardeşlerimize bu halkın evladıyla Halkların Demokratik Partisini kimse karşı karşıya koyamayacaktır. Sevgili kardeşlerim bu duygu ve düşünceler içinde Türkiye’nin dört bir tarafında Kürdistan’da, Orta Anadolu’da,  Çukurova’ da, Ege’de, Marmara’da, Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da, her yerde yurttaşlarımızı sandığın başına geçmeye başka mücadeleler içerisinde olsalar da o gün o mücadelelerine ara verip sandığın başına gitmeye davet ediyorum. 10 gün süren kuşatmadan sonra Cizre halkının ortaya koyduğu formül bu seçimin formülüdür. Bu Bizim sloganımıza hayat veren formüldür. Sandıkları sarayın bahçesine de taşısanız gidip orada oyumuzu vereceğiz. Halkların Demokratik Partisi Sarayı yenecek,  Halkların Demokratik Partisi zulmü yenecek, halklarımız demokrasi ve özgürlük mücadelesinde birleşecek Halkların Demokratik Partisi onlara hizmet edecek.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Önünüzde eğiliyorum.

Başarılar.