IŞİD, Türkiye içindeki unsurlardan destek alıyor

IŞİD’in mali kaynaklarına ilişkin iddiaları TBMM’ye taşıyan  Kürkçü, sorularına cevap alamamaktan yakındı. Örgütün Türkiye’de hem militan devşirdiğini hem de faaliyetlerinin lojistik ve mali imkanlarla donatılması için destek aldığını savunan Kürkçü, “Ancak Türkiye hükümetinden hiçbir zorlayıcı yaptırımla karşı karşıya kalmıyor” dedi.id-660x330

HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Sputnik’e yaptığı açıklamada Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesi ve Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suriye’ye yönelik bir kara harekatı beklemediğini kaydeden Kürkçü, Türkiye ile ABD arasında yaşanan ‘PYD krizinde’ ABD’in tutumunda yakın gelecekte bir değişiklik beklemediğini söyledi. Ancak Kürkçü’ye göre ABD, sıra Suriye’nin yeniden politik olarak inşasına geldiğinde PYD ve YPG’nin beklediğinden daha sınırlı bir tutum takınabilir.

IŞİD’in mali kaynakları dünya kamuoyunda tartışılıyor.  Siz de IŞİD petrolünün satışı ve el yapımı patlayıcı imalatında kullanılan malzemelerin IŞİD’e sevkine  ilişkin iddiaları soru önergeleri ile TBMM gündemine taşıdınız. Hükümetten hangi sorularınıza yanıt istediniz?

Doğrusu Türkiye hükümetinin Suriye’deki savaşta IŞİD, El Nusra gibi yapıları desteklemesi söz konusu olmasaydı, IŞİD’i belki bu kadar yakından ve bu kadar dikkatli takip ediyor olmayabilirdik. Bizim için mesele ideolojik olmaktan ziyade, tabii ki bunun ideolojik boyutu da var, ama esasen Türkiye iç politikasına etkileri ve Kürt halkının hakları bakımından IŞİD’in Türkiye hükümetiyle yakınlık derecesi bizi çok ilgilendiriyor.

‘SORULARIMIZDAKİ İDDİALAR ULUSLARARASI KAYNAKLARINDAN’

Bu iki soru önergesinde esasen uluslararası kaynakların ortaya koydukları, Türkiye hükümetinin gerçekliğini kabule yanaşmadığı fakat aksi iddia edilemez kanıtlarla desteklenmiş haberlerden yola çıkılarak yapıldı. IŞİD’in petrol gelirlerinin elde edilmesi bakımından petrolün pazarlara ulaştırılması sürecinde Türkiye’nin önemli bir mecra olduğu İngiltere’de yayımlanan The Observer gazetesinin bir haberinden yola çıkarak bizim için bir soru önergesi konusu oldu.

Ama The Observer’in kendi başına haberinin bir önemi yoktu. The Observer’in haberi esasen bir IŞİD emirinin ele geçen evrakı üzerinden yapılan bir tartışmayla ilgiliydi. Kobani savaşı sırasında Kürt güçlerinin eline geçti dökümanlar. Bu dökümanlara göre çok ayrıntılı bir defter tutuluyordu, çok ayrıntılı bir arşive sahipti. Bu ayrıntılı arşive baktığımızda gördüğümüz şey, petrol kuyularından elde edilen petrolün sevk yolunun esasen Türkiye üzerinden olduğuydu, Türkiye sınırından giriyordu tankerler. Daha sonra Türkiye içerisinden nereye gittikleri gözden kayboluyordu. Tamamen son vardığı yer görülemiyordu.

‘HÜKÜMET GAYRİRESMÎ SAVUNMALAR YAPTI AMA SORULARA CEVAP VERMEDİ’

Tabii bizim sorumuza yanıt vermedi Başbakan. Türkiye hükümeti bunu örtük olarak ‘Biz bunu nereden bilebiliriz, bu esasen bize gelmiyor, Suriye’den gelip  Kuzey Irak’a, Güney Kürdistan bölgesine gidiyor’ gibi gayri resmi savunmalar yaptılar ama burada ortaya konulan sorulara cevap vermediler.

‘BİRBİRİYLE ÇELİŞEN BEYANAT ÖRGÜSÜ VAR’

Türkiye hükümetinden bu iddiaları reddeden açıklamalar da gelmişti?

Türkiye hükümeti her zaman bunları reddediyor. Fakat bazen de bazı bakanlar bazı yanıtlar veriyorlar. Böylelikle birbiriyle çelişen bir beyanat örgüsü oluyor. Bizi en çok ilgilendiren konu, IŞİD’in bu bölgede sürdürdüğü faaliyetler sırasında Türkiye’nin hoşgörüsüne ve desteğine sahip olup olmadığı meselesi. Biz en azından dolaylı ya da dolaysız bir hoşgörü, işlem ve eylemlerin kolaylaştırılması, insan ve malzeme akışı önündeki engellerin kaldırılması konusunda bir kolaylaştırıcı rol oynandığına dair kanaat elde ediyoruz.

‘HÜKÜMETİN KENDİSİ KISMEN IŞİD ZİHNİYETİNDEDİR’

Bu kanaatlerinizi destekleyen unsurlar da var mı, varsa neler?

Bu kanaatlerimizi destekleyen unsurlar, tabii bu haber kendi başına bir haber olarak kalmıyor. Bir hayat yaşanıyor, bir süreç gelişiyor ve bu süreç içerisinde Türkiye’nin IŞİD unsurlarına karşı davranışlarını da izliyoruz. Gördüğümüz şey, Türkiye’de özellikle IŞİD’e dayandırdığı iki büyük katliam yaşandı. Suruç ve Ankara katliamları. Bu katliamlarla ilgili hiçbir örgüt örgüsü ortaya çıkarmak için Türkiye hükümeti parmağını kıpırdatmadı.

Hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu dedi ki, ‘Biz bunları biliyoruz ancak eyleme geçmedikçe, burası demokratik bir ülke, hiç kimseyi gözaltına alamayız, tutuklayamayız, sorgulayamayız.’ Tabii bu çok acayip bir yaklaşım. Çünkü söz konusu olan şey insanların kanaatleri değil, IŞİD zihniyetine sahip insanlar var mı yok mu diye biz onlara sormuyoruz, var biliyoruz. Hükümetin kendisi kısmen IŞİD zihniyetindedir. Önemli olan bu yönde bir örgütsel faaliyet, bu amaca yönelik örgütsel faaliyet var mı? Hükümet buna da örtük olarak var demiş oluyor. Fakat bunların hiç birisinin tutuklanmadığını, bu katliamlar sonrasında hayatlarını kaybedenler dışında ikinci, üçüncü kişilerin tutuklanmadıklarını görüyoruz.

‘SINIR BOYLARINDA GÖREV YAPANLAR IŞİD UNSURLARIYLA TEMAS HALİNDE’

Son zamanlarda bölgede ortaya çıkan çeşitli kaçakçılık olaylarının takibi sırasında ele geçen ve mahkeme önüne kanıt olarak getirilen telefon konuşmalarını her gün basından izliyor, hiç değilse sınır boylarında görev yapan rütbeli subayların, astsubayların, emniyet görevlilerinin daimi olarak sınırın iki tarafındaki IŞİD unsurlarıyla temas halinde olduklarını biliyoruz.

‘BİR BAŞKA KANIT EZİDİ KADINLARIN DURUMU’

Bir başka kanıt da IŞİD tarafından ele geçirilen alıkonulan özellikle Ezidi kadınların daha sonra para karşılığı ailelerine yeniden satılması işlerini Gaziantep’te büro açan IŞİD’le irtibat halindeki kişiler tarafından sağlandığını ve bir çok ailenin Ezidi kadın yakınlarını akrabalarını IŞİD’in elinden buralarda teslim aldıklarını ve yüklü miktarda para verdiklerini öğreniyoruz.  Bu rakam yıllık 2.5 milyon dolara kadar varan bir rakam.

‘MAHKEMELERDE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVA DOSYALARINDA KANITLAR VAR’

Sonuç olarak IŞİD Türkiye’de hem kendisine eleman devşiriyor, hem Suriye’de sürdürdüğü faaliyetlerin lojistik ve mali imkanlarla donatılması için Türkiye içindeki unsurlardan destek alıyor. Fakat buna karşılık Türkiye hükümetinden hiçbir zorlayıcı yaptırımla karşı karşıya kalmıyor. Türk hükümetinin kontrolündeki askeri ve güvenlik birimlerindeki çeşitli kişilerin de IŞİD ile doğrudan doğruya işbirliği halinde olduklarına ait sadece bizim iddia ettiğimiz değil şu an mahkemelerde görülmekte olan dava dosyalarında kanıtlar var.  Bu açıdan bütün süreç Suriye iç savaşı olunca Türkiye hükümetinin, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın kolaylaştırıcılığı ile Türkiye’den IŞİD’e giden destekler olduğunu, insan toplandığını, daha teknik tabirle bir askere alma dairesinin IŞİD’in Türkiye’de hareket halinde olduğunu görüyoruz, gözlüyoruz. O açıdan bu soruları soruyoruz Hükümete, bu güne kadar hiçbir cevap almadık.

‘CAR ARAŞTIRMASINI CİDDİYE ALIYORUZ, UYDURUK DEĞİL’

Hükümetinin yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiğiniz bir yazılı soru önergesinde de ‘IŞİD’e patlayıcı malzeme sevkiyatına’ yönelik iddiaları gündeme getirdiniz, uluslararası bir rapordan yola çıkarak. Burada yanıtını aradığınız sorular nelerdir?

Burada yanıtını aradığımız sorular şudur: Bu kuruluşun  Conflict Armament Research’ın (CAR) araştırmasını ciddiye alıyoruz.  Çünkü bu kendi kendine yapılmış, uyduruk bir araştırma değil. Bu kuruluş esasen AB’nin sürdürdüğü IŞİD’e giden uluslararası kaynakların ne ve kim olduğuna dair bir büyük araştırma çabasının bir parçası olarak bunun içinde rol oluyor. Vardığı sonuçları da zaten yayınlamış durumda bunların hepsi açık, biz bir yerden ele geçirmiş değiliz, internet sayfalarına girip herkes görebilir.

‘HÜKÜMETİN YERİNDE OLSAM HERKESTEN ÖNCE BEN ARAŞTIRIRIM’

Doğrusu ben Türkiye hükümetinin yerinde olsam böyle bir rapor ortaya çıktığı zaman herkesten önce ben araştırırım. Öyle görünüyor ki bu konuda  biz soruyu ortaya atana kadar hükümet tarafında herhangi bir faaliyette bulunulmamış.

Bu bizi niçin ilgilendiriyor? Şundan ötürü ilgilendiriyor: Bu soruşturmayı yapan kuruluş, el yapımı patlayıcı yapımında kullanılan malzemelerin birinci üreticilerine kadar olayı takip edip onlardan sorularına cevap istiyor. Ortaya çıkan en önemli gerçek şu: Brezilya, Çin, Hindistan, Çek Cumhuriyeti ve başka bazı ülkelerde kurulu firmaların ürettikleri bu el yapımı bomba imalatında kullanılan unsurların esasen Türkiye pazarına çalıştığını görüyoruz. Yani bunlar doğrudan doğruya IŞİD’e bir şey satmıyorlar. Türkiye pazarına ihracat ediyorlar, tedarikçiler bunları Türkiye pazarından alarak ulaştırıyor. Türkiye’de 13 firma tespit edilmiş durumda. CAR’ın sayfasında bu firmaların adlarını da görebilirsiniz. Bu firmalara sordukları sorulara net cevaplar alamamışlar. Kimileri doğru cevaplar vermemiş, kimileri verilen adreste, telefon numaralarından ulaşılamamış. Kimileri de bilgi vermeyi reddetmişler. Oysa bu maddeleri imal eden şirketler yurtdışında bunların el yapımı patlayıcılarda kullanılabileceklerini biliyorlar, bu açıdan ithalat ve ihracatlarında belli kısıtlamalar ve kayıtlamalar var. Bu çerçevede Türkiye’deki ithalatçı firmalara bunları satmışlar. Türkiye’de doğrudan doğruya üretim yapan firmalar da var.

‘IŞİD İLE MÜCADELE EDİYORUM’ DİYEN HÜKÜMET AÇISINDAN KABUL EDİLEMEZ’

Netice olarak şunu görüyoruz. Bu savaştan geriye kalan malzemenin incelemesi bize gösteriyor ki Türkiye, IŞİD’e giden patlayıcı yapımındaki en önemli ülkedir. 13 şirket ile birinci sıradadır ve bu şirketlerin hepsi doğrudan doğruya aracı firmalar olarak değil doğrudan doğruya IŞİD’in tedarikçilerine bu malzemeleri satmışlardır. Bu tabi  ‘IŞİD ile ilgili önlemler alıyorum’ ya da ‘IŞİD ile aramda çok ciddi mesafe var ben aslında IŞİD ile savaşıyorum’ diyen bir hükümet açısından kabul edilemez tutarsızlıklar. Bunlara da yanıt bekliyoruz. Ben buna da yanıt alabileceğimizi sanmıyorum.

‘SORU ÖNERGELERİMİZE YANIT VERİLMİYOR, KADÜK KALIYOR’

IŞİD petrolünün satışına ilişkin soru önergeniz geçen yıl verilmiş, ona da yanıt gelmedi mi?

Meclis’te şöyle bir durum var, onu da not etmiş olalım. Meclis Başkanlığı’na verilen yazılı soru önergelerinin sadece üçte biri cevaplanıyor, üçte ikisi zamanında cevaplanmadığı için kadük haline geliyor veya hiçbir sonuca varmıyor. Geri kalan üçte biri de eğer cevaplanıyorsa bile aslında sorulan soruların cevapları olmayıp çoğunlukla eğer bir istatistik sormamışsanız, bir sorumlu deşeliyorsanız, sorumluluğu üzerinden atan, ‘alakamız yoktur’ şeklinde yanıtlar olarak geliyor. Bütün milletvekilleri bunlardan şikayetçi. Biz de aynı durumdayız.

‘TÜRKİYE’NİN REFLEKSİNİ CUMHURBAŞKANI’NIN SÖZLERİ İFADE EDİYOR’

IŞİD ile mücadelede gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda Suriye’de bir ateşkes süreci de var, önümüzdeki haftalarda Suriye konusunda yeni görüşmelerin yapılması da gündemde.

Ben Türkiye’nin buradaki tutumunu, refleksini ve ruh halini olaylarını bakışını en iyi yansıtan şeylerden birinin Cumhurbaşkanı’nın (Recep Tayyip Erdoğan) geçen gün Fildişi Sahili’ne seyahatten önce basına verdiği sözlerinin ifade ettiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı büyük bir neşeyle tıpkı ‘Kobani düştü düşecek’ der gibi ‘Tel Abyad’ın yüzde 75’ini IŞİD tekrar geri aldı biliyor musunuz’ diyordu. IŞİD ile mücadele halindeki bir hükümet şunu diyebilir; ‘tüm çabalarımıza rağmen bunu önleyemedik’ veya ‘bunun önlenmesi gerekir’.  Ama böyle bir şey değildi. Çünkü Tel Abyad YPG güçlerinin elinde olduğu için Cumhurbaşkanı YPK ve PYD’nin bir kantonlar yönetimi oluşturmak üzere batı Kürdistan’da sürdürdükleri faaliyette IŞİD’i  dolaylı müttefik olarak görüyor. Bunu kibarca söylüyor. Dolaysız da olabilir, şimdiye kadar konuştuğumuz şeyler itibariyle ama onlar Kürtlere zarar veren her şeyin kendilerine yarar getirdiği düşüncesindeler.

‘TÜRKİYE’NİN IŞİD İLE SAVAŞTIĞINI SÖYLEYEMEYİZ’

O yüzden IŞİD ile savaştığını Türkiye’nin söyleyemeyiz. Savaşır gibi yapmak için bile gayret göstermiyor. Onlar için ABD’ye İncirlik Üssü’nü açmış olmak gereğinden fazla bir iyilik gibi gözüküyor.

‘TÜRKİYE KOALİSYON GÜÇLERİNİN İÇİNDE Mİ DEĞİL Mİ, O BİLE BELLİ DEĞİL’

Suudi Arabistan’dan da İncirlik’e uçaklar geldi. Suriye’ye bir kara harekatı da tartışılan konular arasında. Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?

Amerika-Rusya anlaşması ve bu ateşkes girişimi sonrası Türkiye’nin Amerika ve Rusya ile çatışmayı göze almaksızın böyle bir adım atamayacağını düşünüyorum. Hava desteği olmadan bir kara harekatı söz konusu bile olamaz. Koalisyon güçleri böyle şeyler istemiyor. O yüzden… Türkiye koalisyon güçleri içinde mi değil mi o bile belli değil.

‘ABD’NİN PYD TUTUMUNDA YAKIN GELECEKTE DEĞİŞİKLİK BEKLEMİYORUM AMA…’

Türk hükümetinin ve iktidardaki AK Parti’nin PYD-YPG’ye bakışı biliniyor, terör örgütü olarak niteliyor. ABD ve Rusya bu konuda farklı düşünüyor. Bu konu özellikle ABD ile Türkiye arasında da krize de neden oldu. ABD’nin PYD’ye bakışında bir değişiklik bekliyor musunuz, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben ABD’nin tutumunda yakın gelecekte  bir değişiklik beklemiyorum. Onlar meseleyle şu anda daha çok askeri yönden ilgileniyorlar. Suriye’nin yeniden kuruluşuna sıra geldiğinde belki de bölgede bir yeni statüko inşası bakımından Kürt taleplerinin haddinden fazla olduğunu söyleyecek noktaya gelebilirler. Mesela federal rejim için şimdiden açık kapı gösteren Rusya oldu. Ama ABD bugüne kadar Batı Kürdistan ya da Kuzey Suriye’deki bu gelişmeler hakkında lehte hiçbir beyanda bulunmadı. O nedenle ABD’nin sıra Suriye’nin yeniden politik olarak inşasına geldiğinde PYD ve YPG’nin beklediğinden daha sınırlı bir tutum takınabileceğini ihtimal dahilinde görüyorum. Fakat bu şunu değiştirmez.

Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen kendinizi ABD’nin yerine koyun ya da kendinizi YPG ve PYD’nin yerine koyun. Can düşmanınız olan bir güçle karşı karşıya gelmişsiniz ve onunla sizinki kadar keskin bir karşıtlık içinde olan bir başka güç var, onunla bakış açınız aynı hat üzerindesiniz demektir. Bu aynı hat üzerinde olmanın gereğini yapıyor iki tarafta. Türkiye ideolojik sebeplerle ABD’nin böyle yapmamasını istiyor. Ama burada tartışılan şey ideolojik meseleler ya da hukuki meseleler değil. Burada tartışılan şey doğrudan doğruya bir savaş ve bu savaşın mantığı.

‘ABD HER İKİ TARAFI İDAREYE DEVAM EDECEK’

Öte yandan dünyada hiç kimse Türkiye’den başka hiçbir devlet Suriye’de Kürtlerin bir statü edinmesinin bir tehlike oluşturduğunu düşünmüyor. Halkın bir statüye sahip olması niye tehlike olsun ki. Hiç kimse böyle düşünmez. Bunu bir tek Türkiye düşünür. Çünkü Türkiye, Kürtlerin bir statü sahibi olmasının dünyanın herhangi bir yerinde, Türkiye’de statü sahibi olmalarının bir öncülü olarak değerlendirdiği için bu takıntı dolayısıyla soruna böyle yaklaşıyor. Ben ABD’nin her iki tarafı idare etmeye devam edeceği kanaatindeyim.

(http://tr.sputniknews.com- Röportaj:Yurdagül Şimşek)