Kürkçü: Suriye’de Acil Ateşkes!

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde “Suriye’deki insani kriz” tartışmasında Birleşmiş Avrupa Solu grubu adına Ertuğrul Kürkçü söz aldı: “İç savaş bugünkü hızıyla sürerse Suriye’nin yerle bir olması ve Avrupa’nın eteklerinde bir insani kriz kaçınılmaz.”  dedi.

Kürkçü’nün Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı konuşmasının tam metni şöyle:

Birleşik Avrupa Solu adına, hem Karar Tasarısı hem de Açıklamalar için raportöre teşekkür etmek istiyorum. Açıklamalarda yer alan verilere bakıldığında, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin bu ülkedeki durumu en son tartıştığı 26 Nisan’dan bu yana Suriye’deki durumun daha da kötüleştiği ve iç savaş mevcut hızıyla genişlediği takdirde, bütün Suriye’nin yerle bir olacağı ve bunun Avrupa’nın eteklerinde bir insanlık felaketine yol açacağı görülüyor.
Bu nedenle Karar Tasarısı, çatışan tarafların “her türlü siyasi çözüm için gerekli önkoşul olan bir ateşkese olabildiğince hızlı bir şekilde ulaşmaları” talebini öne sürerek oldukça önemli bir noktaya temas etmektedir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bu çağrıyı benimsemeli ve rejim değişikliği ihracı için yapılan nafile dış müdahele çağrılarına karşılık bir an önce bir ateşkes sağlanması için pratik yollar bulunmasına yardım etmelidir.
Karar Tasarısı’ndaki ikinci önemli nokta, uluslararası topluma yönelik olarak mültecilere yardım çağrısına “cömert ve acil bir yanıt” verme davetidir. Evet, bu yanıt verilmelidir ve dahası, yardımın nereye gittiğine de, halka mı yoksa savaş ağalarına mı ulaştığına bakılmalıdır! Evet, bu yapılmalıdır çünkü Suriye halkları, Orta Doğu’da yeni bir güç dizilişi için ABD tarafından desteklenen ve tamamiyle bir yanlış hesaba dayanan bir taşeron savaşın (proxy war) bedelini ödemektedir. İçinde bulundukları yıkıntı sadece Esad rejiminin acımasızlığından kaynaklanmıyor. Bu, aynı zamanda, açıkça ABD tarafından teşvik edilen, ancak herhangi bir siyasi programdan, güvenilir bir liderlikten ve mümkün sonucuna dair herhangi bir siyasi hesaplamadan yoksun olduğu için başarılı olamayan bir başkaldırının kaçınılmaz sonucudur da.
Ancak, “uçuşa yasak bölge” oluşturma tavsiyesi, iç savaşa muhtemel bir son getirmesini ve restorasyon yönünde bir adım olmasını umduğumuz yukarıda sayılan tedbirlerle bağdaşmamaktadır. “Uçuşa yasak bölge”, ilanı ve korunması askeri güç kullanımına dayanan bir siyasi-askeri harekettir. Bu, sadece, sofisitike silah sistemleri ve birden çok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinin işbirliği aracılığıyla sürdürülebilir ki, bu durum çatışmanın uluslararasılaştırılmasını ve Suriye iç savaşının bölgesel ve uluslararası bir çatışmaya dönüşmesi riskini içerir Türkiye-Suriye sınırında yaşanan –masum sivillerin ölümüne ve bunu takip eden gerilime neden olan- en son karşılıklı topçu atışı teatisi uluslararası müdahele teşvik edildiği takdirde durumun ne kadar dengesizleşebileceğine dair bir ipucu sunmaktadır.
Dolayısıyla, önerinin öngördüğü ettiği “sivil halkın bombalanmasının önlenmesi” ni sağlamanın en iyi yolu askeri hareketlerde değil, çatışma halindeki taraflar arasında ateşkes imzalanması için Avrupa Konseyi üye ülkelerinin sürdüreceği ekonomik ve politik-diplomatik çabalarda aranmalıdır.
Öte yandan, Açıklamalar’ın 23. Madde’si duruma Ankara’nın gözlükleriyle bakarak, şimdilerde Batı Kürdistan’da (ya da arzu ederseniz Kuzey Suriye’de) ortaya çıkmakta olan geleceğin laik, çoğulcu, çok-etnili ve demokratik Suriyesinin yeniden birleşmesi için işleyen bir modeli incelemek açısından harika bir fırsatı gözden kaçırmaktadır. Ankara’nın Kürtler’in Kuzey’deki özerkliklerini “terörist” olarak nitelendirmeye yönelik asılsız suçlamalarını tekrar etmesi, Açıklamalar’ın çok-etnili Suriye’nin toplumsal topoğrafyasında süregiden dönüşüm konusundaki mutlak cehaletini yansıtmaktadır.
Bugün 4 milyon Suriyeli Kürdü içinde barındıran demokratik özerklik – raportörün, buranın ABD tarafından “terörist” olarak görüldüğüne dair asılsız iddiaları bir yana– ne Türkiye ve Türkiye halkı ne de bölge için, askeri ya da siyasi açıdan bir tehdit içermektedir. Bu nedenle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, süregiden olan Suriye krizinin tek barışçıl ve demokratik yan sonucunu lekelemek yerine, Rojawa’yı (Batı Kürdistan), çatışmaya barışçıl bir çözüm getirmek için bir ortak olarak kabul etmelidir.