Kürkçü: Vekil Maaşları Asgari İşçi Ücretine Endekslenmeli!

Kürkçü, vekillere ayrıcalıklar tanınacağı ileri sürülen kanun taslağında önemli bir yenilik olmadığını, farklı yasalardaki maddelerin tek yasada toplandığını söylüyor ve ekliyor: “Taslağın içeriğiyle mutabık değiliz.”

 

asgari-ucretSon günlerde tartışma yaratan milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen kanun teklifi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ile konuştuk.

 

Kanun taslağının halen milletvekillerinin çeşitli kanun ve yönetmeliklere dağılmış olan özlük haklarına ilişkin hükümlerin bir araya getirilmesinden ibaret olduğunu ve var olan statülerde ciddi bir değişiklik getirmediğini ifade eden Kürkçü, BDP Grup Başkanvekilleri’nin taslaktaki imzalarının yasanın bütünüyle benimsendiğine dair bir belirti olarak görülemeyeceğini,  tek yasa ilkesinin eskiden beri BDP grubu tarafından savunulduğunu belirtiyor ve ekliyor:

 

“BDP kanun görüşülürken tek tek maddelere ilişkin olarak pozisyonunu alacaktır. İçeriği tartışacağız. Taslağı grupta henüz görüşmedik, grup başkan vekillerinin imzaları da yasaya kefil olduğumuz anlamına gelmiyor.”

 

“Vekillerin hak ve ücretlerini işçilerinkine çıpalamalayız”

bianet’in sorularını yanıtlayan Kürkçü, ilke olarak milletvekili aylıklarının ve diğer ödeneklerinin en yüksek devlet memurunun, yani Başbakanlık Baş Müsteşarı’nın aylık ve ödeneklerine değil, asgari işçi ücretine endekslenmesi gerektiğini düşünüyor.

 

“Paris Komünü’nden beri bu ilke aynı: İşçinin ücreti bütün ücretlerin ölçüsüdür. Aralık 2011’de ‘kıyak emeklilik’ tartışması sırasında da aynı ilkeyi hatırlatmıştım.

 

“Ölçütler saydam ve herkes tarafından anlaşılabilir ve uygulama adil olmalı. Milletvekili aylığı asgari işçi ücretine çıpalandığında, bunun 40 katının ödenmesini kabul etmek, savunmak, anlatmak, bunun etrafında mutabakat sağlamak imkânsızdır. Ama ‘en yüksek devlet memurunun ücreti’ dediğiniz zaman, bu bilinmeyen bir şeydir.  Bu bulanıklığın arkasına saklanmak yakışıksız.

 

“Öte yandan milletvekili aylık ve yolluklarının belirlenmesinde asgari işçi ücreti kıstas olacaksa o zaman en yüksek devlet memurunun aylık ve ödeneğinin de işçi ücretlerine bağlanması gerekecektir. Böylelikle kamu idaresinde tüm ücret düzenini işçi ücretleriyle ilişkilendiren bir ölçek yaratmak şart oluyor.

 

“Vekil maaşları bu çerçevede başlı başına bir problem. Ancak bu durumu bu yasa tasarısı ortaya çıkartmıyor. Var olan durumu sürdürüyor.

 

“Durumun radikal bir şekilde değişebilmesi ancak buna karşı tutarlı bir siyaset izlenmesi ve bu siyasetin Meclis’te çoğunluk sağlamasıyla mümkün.”

 

“Devlet vekilleri siyaset finansmanının taşeronu olarak kullanıyor”

Doğrusu çok bilinmeyen ve üzerinde iyi tartışılmayan diğer bir noktanın da milletvekili aylıklarıyla siyaset arasındaki ilişki olduğuna dikkat çeken Kürkçü, devletin mevcut işleyiş içerisinde milletvekillerini bir bakıma siyasetin finansmanının taşeronu olarak kullandığına vurgu yapıyor. Görünürde vekillere yüksek bir aylık verildiğini ancak gerçekte vekillerin siyaseti finanse etmeleri için başka hiçbir kaynakları olmadığını belirten Kürkçü, bu nedenle vekillerin çoğunluğunun bireysel siyasi etkinliklerini ve partilerinin çalışmalarını milletvekili aylık ücretlerinden finanse ettiklerine dikkat çekiyor.

 

“Milletvekillerinin seçim bölgesine ve başka yerlere görev gereği yaptığı yolculukların masrafları, gittiği yerlerdeki iaşe ve ibate giderleri, kırtasiye harcamaları, ağırlama giderleri, seçim bölgesinde ve gittiği her yerde yapması gereken harcamalar eğer başka bir geliri yoksa doğrudan doğruya maaşından karşılanıyor.

 

“Bu durum ev geçindirenler için zorluk yaratır ister istemez. Benim bakmakla yükümlü olduğum çocuklarım yok. Evli olan ve çocuklarına bakmakla yükümlü olan ve başka iş yapmasına yasal olarak izin verilmeyen vekiller açısından ise sıkıntılı.

 

“Genel olarak vekil ücretleri esasen siyasetin, yasamanın finansmanı için kullanıldığından ötürü bunun bir geçim ücreti olarak değerlendirilmesi ve buradan yargılanması bence doğru değil. Çünkü hakikat böyle değil.

 

“Bu açmazdan çıkış için mesela Almanya’da olduğu gibi vekillerin geçimleri için gerekli bir ücret belirlenebilir, -bu Türkiye koşullarında, asgari ücretin net sekiz katı olarak belirlenebilir- bunun dışındaki belgelenmiş tüm siyasi faaliyet giderlerinin kamu bütçesinden finanse edilmesi sağlanabilir. Bu şartlar altında vekilin geçimi ile siyasetin finansmanı arasındaki tüm bağ ortadan kalkar.

 

“Türkiye’de vekillik eğer etkin bir muhalefet vekili iseniz tam zamanlı ve her gün birden fazla merkezde yapılan bir iş. Meclis’te bulunacaksınız, bir komisyonla çeşitli bölgelere gideceksiniz, seçim bölgenize gideceksiniz, Türkiye’nin her yerine gideceksiniz. Hayatınızın çoğu evinizin dışında, havada, araç koltuklarında, otel odalarında, misafirlikte sokakta geçecek. Mesela ben yarın Halkların Demokratik Kongresi (HDK) toplantıları için Turgutlu’ya gideceğim, ertesi gün  İzmir’de Sağlık Emekçileri Sendikası’nın (SES) etkinliğine katılacağım. Arkasından, Mersin’e ve Adana’ya gideceğim ve Ankara’ya döneceğim. Bu ay boyunca ve yıl boyunca böyle sürecek. Bu faaliyetin tek kaynağı ücret.”

 

“Yasama, halkı siyasete katmaktır”

Ancak halkın konuya buradan bakmadığını, bakmak zorunda da olmadığını, çünkü meclisin halkın gözünde saygın bir yerde durmadığını söyleyen Kürkçü, meclisin iş yaptığına, halkın menfaatlerini önemsediğine inanılmadığı için mecliste yer alan milletvekilleri hakkında da toptancı bir yargıyla hüküm verildiğini ifade ediyor.

 

“Ben de milletvekilliğini üstlenene kadar yasama sürecinin bu karmaşık ve açmazlarla dolu halini o kadar iyi görmüyordum. Fakat bu kapandan çıkmak da milletvekillerinin elinde.

 

“Vekil ücretlerini asgari işçi ücreti aylığına endekslenmesi ve siyasetin finansmanının doğrudan kamuya devredilmesi, vekilin yaptığı siyasetin ve bu çerçevede yapılan harcamaların kamu hizmeti olarak görülmesi ve kamu bütçesinden karşılanması gerekir.

 

“Yasama sadece mecliste yasa çıkartmak değildir. Gidip halkı dinlemek, halkla birlikte örgütlenmek, halkı örgütlemek de yasamanın parçasıdır. Yasama, yasa meclise geldiğinde el kaldırıp tartışmaktan ibaret değildir. Yasama halkı siyasete katmaktır.

 

“Türkiye’de buna güya bir yol bulmuşlar, hazine yardımı yapıyorlar siyasi partilere. Fakat ben partilere yapılan hazine yardımlarının esasen parti bürokrasisi tarafından yutulduğunu düşünüyorum. Dahası diğer üç parti BDP’yi de bu yardımdan mahrum kılmakta birleştiği için bizim böyle bir kaynağımız da yok.”

 

“Yasanın içeriğiyle mutabık değiliz”

BDP Grup Başkanvekillerinin yasa tasarısı altında imzalarının bulunuyor olmasının milletvekillerinin özlük haklarının tek bir yasada toplanması gerekliliğinin tanınmasından ibaret olduğunu dile getiren Kürkçü, şöyle devam ediyor:

 

“Milletvekillerinin sigorta işleri, emeklilikleri, özlük hakları, ücreti, sağlığı başka yasalar ve yönetmeliklerle belirleniyordu. Bunların toplanması ve bir seferde halledilmesinin iyi olduğu düşüncesindeyim.

 

“Fakat bu, yasanın içeriğiyle mutabık olduğumuz anlamına gelmez. Yasa taslağı henüz BDP Meclis grubunda dahi görüşülmedi. Şu an Meclis Başkanlığı’nda. Bütçe ve Plan Komisyonu’na gidecek. Oradan Genel Kurul’a gelecek. Dolayısıyla gruptaki tartışmadan sonra Plan ve Bütçe Komisyonu ile Genel Kurul’daki tartışmalar sırasında açık bir siyasi pozisyon alacağımız muhakkak.

 

“Bu düzenleme, ödenek ve yolluk, hak kazanma ve ödeme, emeklilik, tedavi hakkı, ölüm yardımı, personel istihdamı, protokol sırası, diplomatik pasaport, silah bulundurma ve taşıma, trafik ile ilgili hükümler, TBMM üyelerinin yapamayacağı işler, diğer sosyal haklar ve diğer usule dair konuları bir tek kanuna bağlıyor.

 

“Taslakta yer alan tüm maddeler, çeşitli kanun ve yönetmeliklere dağılmış olanların bir araya getirilmesi. Burada esasen diplomatik pasaport dışında yeni bir hak tanımlaması yok. Görev bittikten sonra da diplomatik pasaport taşıma hakkı getiriyorlar. Bence manasız. Bu daha çok AKP’nin ihtiyacı anladığım kadarıyla. Üç dönem milletvekilliği yaptıktan sonra vekil olamayacakların atanacakları yeni parti ve devlet görevlerinde eski ayrıcalıklarını sürdürmeleri amaçlanmış görünüyor. Çocuklarına da daha uzun süreli haklar tanınmış.

 

“Diğer bir ayrıcalık konusu da trafik cezalarıyla ilgili düzenleme. Bu düzenleme eskiden yönetmelikteydi, şimdi yasaya taşınıyor. Doğrusu milletvekilleri bazen siyasi çalışmalara yetişmek için hız sınırlarını aşmaya mecbur kalabiliyorlar. Ancak bunun cezasızlıkla aşılması yerine bir ara çözümün mümkün olabileceğini düşünüyorum. Ne için hız sınırını aştığını açıklayabilen vekillerin cezalarını meclis başkanlığı karşılayabilir. O zaman vekiller hesap vermeye devam edebilirler.

 

“Sıra silah konusuna gelince, ben vekillere bunun için üstünlük tanınmasının da saçma olduğunu düşünüyorum. Bireysel silahlanmanın her şekline karşı olduğumuza göre, bunun için üstünlük sağlanması ayrıca ahlaki bir çelişki. Bugüne kadar kendini silahla korumuş, kendisine yapılacak fenalığı silah sayesinde önlemiş vekil de duymadım. Vekillerimiz yanlarında silah da olsa yumruk yemekten ve hırpalanmaktan kendilerini koruyamadılar. “

 

“Kamu idaresi ile yasamanın ilişkisi yeniden düzenlenmeli”

Diğer ayrıcalıklı hususların hepsinin eskiden beri süregittiğini tekrarlayan Kürkçü, bu yasa tasarısında sadece milletvekillerinin protokolde devlet bürokrasisinin önüne geçmesinin bir önemi olduğu görüşünde.

 

Zaten eskiden beri var olan ayrıcalıkların sürdürülüyor olması karşısında TBMM’den güçlü bir ses çıkmayınca ayın sonunu zar zor getiren halkın haklı olarak tepki gösterdiğini söyleyen Mersin milletvekili çözümün milletvekilliğinin ve yasamanın tanımının yeniden yapılmasında ve kamu idaresiyle yasama düzeni arasındaki ilişkinin yeniden kurulmasında olduğunu savunuyor.

 

“TRT Genel Müdürü, Emniyet Genel Müdürü ve bütün genel müdürlerin, Valilerin, elçilerin konsolosların, iaşe, ibate ve her türlü giderleri kamu kaynaklarından karşılanırken, yasama etkinliklerinin milletvekili ücretleriyle finansmanı ne kabul edilebilir, ne de sürdürülebilir. Her şeyi yeniden kurmak gerek.(EKN/Bianet)