Mücadele Türkiye’ye ve Bölgenin Tamamına Taşınıyor!

BDP Mersin Milletvekili ve HDK Yürütme Kurulu Üyesi Ertuğrul Kürkçü, Amsterdam’da çözüm sürecini anlattı. Kürkçü süreci “Mücadeleyi Kürdistan özelinden Türkiye ve bölgenin tamamına taşınan yeni bir yükseliş“ olarak tanımladı.

 

amsterdamHollanda’nın başkenti Amsterdam’da dün‘Türkiye’de yeni anayasa çalışmaları ve barış süreci’ konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak BDP Mersin Milletvekili ve HDK Yürütme Kurulu Üyesi Ertuğrul Kürkçü katıldı.

Hollanda Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-KOM), Hollanda Türkiye İşçiler Birliği (HTİB), Hollanda Alevi Dernekleri Federasyonu (HAK-DER), Vardiya Enternasyonal Kültür Sanat Vakfı (VEKSAV) ve Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DIDF) tarafından organize edilen konferansta ilk olarak Suat Bozkuş söz aldı. Bozkuş, Hollanda’da yaşayan Türkiyeli ve Kürt göçmenler olarak çözüm sürecini daha iyi anlamak amacıyla bu konferansı düzenlediklerini belirtti. Açılış konuşmasını yapan DİDİF Hollanda Başkanı Mustafa Ayrancı da Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesi önünde engel olan tüm sorunların çözümünde anahtar rolü oynadığını belirterek çözüm sürecine desteklerini açıkladı. “Barış, demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren tüm kesimleri ortak bir hatta buluşturmanın tam zamanıdır” dedi.

 

Daha sonra söz alan Ertuğrul Kürkçü ise, sürecin 1999’dan bu yana devam eden çatışmalı-çatışmasız bir siyaset arayışının sonucu olduğunu belirterek, “Süreci dikkatle izleyenler sürecin büyük ölçüde Sayın Öcalan’ın yol haritasında ifade ettikleri doğrultusunda geliştiğini göreceklerdir” dedi.

 

SON 30 YILLIK DÖNÜŞÜMDEN KOPUK DEĞİL

Kürt Özgürlük Mücadelesinin son 30 yıldır hem Türkiye’de hem de bölgede önemli bir dönüşüm yarattığını ve bu sürecin de bundan kopuk olmadığını vurgulayan Kürkçü, “ilk kez Kürt isyanları modern, halkçı, devrimci ve kurtuluşçu bir perspektif yarattı. Parçalanmış coğrafyanın hiçbir zaman parçalanmış olduğuna kendisini teslim etmedi. Sınırları kendi zihninde yok etti. Bu süreci doğru dürüst okuyamayanlar, halka güvenmeyenler, devrimci enerjiye inanmayanlar çoğu kez bu süreci dış güçlere bağlama eğilimindeler. Ama çok somut ve açık gerçek şu ki; dişinden tırnağına örgütlenmeyi başarabilmiş, en olumsuz koşullarda haysiyet kavgası vermiş bu halk de hem son 30 yıl hem de son 2 yıl boyunca muazzam bir direniş göstererek bu yolu açtı” diye konuştu.

 

Ertuğrul Kürkçü, Türk devletinin bu çözüm sürecini geliştirmek zorunda kalmasını etkileyen faktörleri de 3 başlık altında topladı.

 

TÜRK DEVLETİ SON BİR SAVAŞ DENEMESİNE GİRİŞTİ AMA

Birinci faktörün Oslo görüşmeleri sonrasında son bir savaş denemesine girişen Türk devletinin izlediği politikanın Kürtlerin direnişi ile boşa çıkarılması olduğunu kaydeden Kürkçü şunları söyledi:

 

“Esasen seçim döneminde Oslo görüşmeleri çoktan bitmişti. Ondan sonraki aylar 2013 Ocak ayına kadar AKP’nin güvenlikçi kurmaylarının Sri Lanka imha siyaseti ekseninde yeni güvenlik konseptinin denenmesiyle geçti. Bu 2 yıl boyunca bilanço korkunçtu. Hedef Kürt hareketini Türkiye demokrasi hareketinden koparmak, kriminalize etmek mümkünse imha etmek! Ancak Kürtler son 2 yılda çok başarılı, tutarlı kahramanca bir direniş göstererek bu imha siyasetini yerle bir etti. Toprağın altına gömdü. Bir kere daha savaş opsiyonunu aklına getiremez noktaya getirdi. Yeni sürecin yolunu da bu direniş açtı.”

 

‘STRATEJİK DERİNLİK STRATEJİK ÇUKURA DÖNÜŞTÜ’

 

İkinci faktörün de AKP’nin bölgeye dönük ‘stratejik derinlik stratejisi’nin iflası olduğunu kaydeden Ertuğrul Kürkçü, “stratejik derinlik stratejisinin bir stratejik çukura düştü. Bu süreci tersine çeviren etkenlerden biriydi. Türkiye Kürt meselesini Araplarla kuşatacağını düşünüyordu. Ama bu kuşatma siyaseti de Rojava’da, Güney’de, İran’da boşa çıktı. Türkiye Kürtleri ezmeye çalışsa da başarılı olamadı” diye konuştu. Kürkçü, Türkiye’nin önündeki 3 seçimin (yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri, anayasa oylaması) üçüncü bir faktör olduğunu bunların savaş içerisinde geçirilmesinin mümkün olmaması, denge ve istikrara duyulan ihtiyaç nedeniyle AKP’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın hamlelerine yanıt vermek zorunda kaldığını kaydetti.

 

ÖCALAN’IN HAMLESİ GÜNEŞ TUTULMASINA BENZİYOR

 

Öcalan’ın hamlesinin zamanlamasına dikkat çeken Kürkçü, “Güneş tutulmasına benzetiyorum. Güneş tutulması ayın dünyanın ve güneşin aynı hizaya geldiği bir ansa, o anı kaçırmamanız gerekir. Yoksa güneş tutulması geçer gider. Öcalan da sabırla inatla bu anı bekledi. Hükümet’in durumu, bölgesel olarak Kürt halkının durumu, içeride direnişin durumu, birbiriyle denkleştiğini gördüğü an yeni süreci başlattı” dedi.

 

Kürkçü, Öcalan’ın sadece Kürdistan özelinde değil bölgesel ve küresel düşündüğünü “mücadeleyi Kürdistan özelinden Türkiye ve bölgenin tamamına taşıyabileceği bir yeni yükseliş anının peşinde” olduğunu söyledi. “Bu nedenle mücadeleyi sınırlamak olarak değil tam tersine Kürdistan’ın tamamında etkin olabilecek bir sürecin koşulları yaratılıyor. Sınırları halkların ilişkileriyle eriten ama dünya savaşını da tahrik etmeyen usta bir strateji olarak görüyorum. Yeni bir siyaset alanı açıyor. Öcalan şu an Türkiye’nin en prestijli insanlarından biridir. Küresel prestiji de buradan gelmektedir” ifadesini kullandı.

 

HEDEF: AÇIK SİYASET YAPMANIN İMKANINI OLUŞTURMAK

 

Bu sürecin mutlak özgürlüğü getireceği yanılgısına düşülmemesi uyarısında bulunan Kürkçü, “ancak mücadelenin açık siyaset yoluyla yürütülmesinin imkanını sağlayacak. Bu çatışmasızlık dönemi barışla sonuçlandığı zaman silahlı mücadele etmeyecekler, sermayeye, erkeklere, egemen ulusa karşı özgürlük ve hakları için açık demokratik siyaset yolundan mücadele etme imkanını elde edecekler. Bir mücadele olmaksızın aşağıdan sürüp giden bizim barış önerimiz muazzam bir kitle hareketi olmaksızın elde edebileceğimiz hiçbir şey yoktur” dedi.

 

Kürkçü konuşmasının devamında Türkiye sosyalist demokratik güçlerinin rolüne işaret etti. HDK’nin bu sürecin en önemli ortaklık zeminlerinden biri olduğunu söyleyen Kürkçü konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

DEVRİMCİ DENEYİM 40 YIL SONRA TÜRKİYE’YE DÖNÜYOR

 

“Sosyalist hareket bu süreçte tanzim edici bir rol oynayabilir. 40 yıllık gecikmenin bu süreçte kendisini telafi edebileceğini düşünüyorum. Türkiye sosyalist güçleri liberalizm ve milliyetçilikle arasına mesafe koymuş olanlar çözüm sürecini desteklediklerini ve olumlu bir rol oynadıklarını görüyoruz. Stratejik bir ortaklık öngörülüyor. Bu, yeni bir devrimci deneyimin 40 yıl sonra Türkiye’ye geri dönmesidir. Tıpkı büyük bir teknenin manevra yapması gibi. Kürdistan’dan Türkiye’ye büyük bir devrimci enerji akıyor. Burada yeni bir güç ortaya çıkartılabilir. Ancak bu, mücadeleye bağlı.”

 

ALEVİLER DE BU SÜRECİN BİR PARÇASI

 

CHP’nin tavrını da eleştiren BDP Milletvekili Kürkçü, “tribünden seyretmeyin barış siyaseti ortaya koyun” dediği konuşmasını, “Dersim katliamının hesabını vermezseniz bir barış siyaseti de ortaya koyamazsınız. Ya o geçmişten vazgeçeceksiniz ya da bu geleceği kabul edeceksiniz. Biz bu geleceğe çağırıyoruz” şeklinde sürdürdü.

 

Kürkçü konuşmasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı süreçte Alevilerin dikkate alınmadığı yönündeki eleştirilerin de çok yerinde olmadığını belirtti. Alevilerin de bu sürecin bir parçası olduğunu belirterek, Öcalan’ın “bu yolda Alevilerle birlikte yürüdük, yürümeye de devam edeceğiz” sözüne dikkat çeken Kürkçü, son 30 yılda Kürt Özgürlük Hareketi’nin icraatlarına bakıldığında da bu sözün yaşam bulduğunun görüleceğini belirtti.

 

Konferansın ikinci bölümünde ise Kürkçü süreçle ilgili soruları yanıtladı.(ANF)