Muižnieks:Hapishanelerdeki Muhalifleri Yüzüstü Bırakamayız!

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi oturumda Ertuğrul Kürkçü’nün sorusunu yanıtlayan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks “Gözleri Avrupa Konseyi’nde olan insan hakları savunucularına, hapishanelerdeki hücrelerinden Avrupa Konseyi’nin ne yapacağını izleyen muhalif siyasetçilere, gazetecilere, barış yanlısı görüşlerini ifade ettikleri için haksız bir şekilde işten atılan ve baskı altına alınan akademisyenlere sırtımızı dönemeyiz.” dedi.

 

Ertuğrul Kürkçü SORU:

Sayın Komiser,

Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde insan haklarını koruma konusundaki kararlı çabalarınızdan dolayı takdirlerimi ifade etmek isterim.

Ancak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin dünkü kararının da kapsamlı bir şekilde şekilde gösterdiği gibi, ilk Türkiye raporunuzla son raporunuz arasında geçen iki yılda ülkedeki insan hakları ihllaleri eşi görülmedik bir artış gösterdi. Avrupa Konseyinin, raporlarınıza rağmen, bir üye ülkede insan hakları standartlarının gerilemesine neden engel olamadığı konusunda görüş belirtebilir mısınız?

Muižnieks CEVAP:
Türkiye konusunda neden gelişme kaydetmedik? Bence kritik soru bu. Çünkü geçmiş deneyimler bize Türkiye yurttaşlarıyla, hükümetiyle ve yargısıyla birlikte ilerleme kaydedebildiğimizi göstermekteydi. Hükümetin işkence ve kötü muameleyi engellemesine yardımcı olabilmiştik. Birkaç yıl önce, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğünü yaygınlaştıran Türk hükümetine yardımcı olduğumuzu gösteren çok şey var, Anayasa mahkemesinin ifade özgürlüğü konusundaki kararı buna iyi bir örnek.

Ancak son birkaç yıl içinde gördüğümüz tek şey dehşet havasının yaygınlaşması, muhalif siyasetçilere yönelik hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlükteki artışlar,150’yi aşkın gazetecinin demir parmaklıklar arkasında olması ve 150’yi aşkın  medya organının hiçbir yargısal işleme tabi tutulmadan tasfiye edilmesi. Ben eleştiri ve görüşlere karşı tahammülün insan haklarının en temel unsuru olduğunu düşünüyorum. Bu aldığımız nefes gibi bir şey.

Türkiye ve Türkiye toplumu ile çalışmaya devam etmemiz gerektiğine inanıyorum. Gözleri Avrupa Konseyi’nde olan insan hakları savunucularına, hapishanelerdeki hücrelerinden Avrupa Konseyi’nin ne yapacağını izleyen muhalif siyasetçilere, gazetecilere, barış yanlısı görüşlerini ifade ettikleri için haksız bir şekilde işten atılan ve baskı altına alınan akademisyenlere sırtımızı dönemeyiz. Bu insanların desteğimize ihtiyacı var. Onlar bizim onların yerine savaşmamızı istemiyorlar, istedikleri sadece ilkelerinin sesi olmamız ve Türkiye’de verdikleri mücadelede onlara siyasal ve yasal mühimmat sağlamamız. Bizim yapmamız gereken de budur.