Osmanlı Kafasıyla Alkol ve Tütünü Baskılamanın Sonucu: Daha Çok İçki ve Sigara İthalatı!

Ertuğrul Kürkçü Tarım, Orman ve Hayvancılık Bakanlığı bütçe tasarısı üzerine Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştu. İzmir milletvekili hükümetin içki ve tütün üretim ve tüketimine yönelik, ahlaki gerekçelerle meşrulaştırılan kısıtlamaların gerisindeki neo-liberal ekonomi politikaları eleştirdi: “Üretici köylüler olarak üretimden dışladığımız milyonlarca insanı neol iberal üretim modeli içerisinde birer karın tokluğuna çalışan amele durumuna getirdik. Bu yıkımdan başka bir şeye yol açmadı, milyonlarca köylüyü topraktan koparttı, fakat kentte onlara herhangi bir istihdam olanağı da sağlamadığı için aslında kederden içen miktarını ister istemez artırıyor.” 

TBMM’ye gönderilen Torba Yasada kıyılmış tütüne getirilen yasak, kıyılmış tütünü ile meşhur Adıyaman’da protesto edildi. Hükümet torba yasayla, bir paketi 30 ila 50 kuruşa satılan makarona bir anda tam 2 lira 20 kuruş vergi koydu. Yeni tasarıyla bir yandan tütünün doldurulduğu makaronun kolisine 1.100 lira ÖTV kondu, diğer yandan da kaçak tütün satışına 6 yıla kadar hapis ve yüklü para cezaları getirildi. Türkiye’de geçen yıl 19 milyar adet makarona sarılmış tütün içildi. Tüketilen normal paket sigara ise 105.5 milyar adet.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakan, hoş geldiniz. Diğer -sabah yapılan- sunuşlarda esasen meselenin geneline yaklaşımlar yapıldı. Tabii, bizim grubumuz adına konuşan Sevgili Vekilimiz Celadet Gaydalı’nın ve öte yandan Zekeriya Temizel’in sunuşlarından çok yararlandım. O nedenle, onların söylediklerini tekrar etmeyeceğim fakat ben daha özgül bir alana, hem kendi temsilcisi olduğum bölgenin -yani Ege Bölgesi, İzmir ve onun hinterlandındaki tarım alanlarının- merkezî meselelerinden birine değinmek istiyorum hem de bununla bağlı olarak önümüzdeki sunumla ilgili bir eleştiri ihtiyacı olduğunu söylemek istiyorum. Şimdi, biliyorsunuz, Ege Bölgesi hem iklim ve toprak koşulları hem de uzun yıllar, yani bin yıllar, süren bir geleneğin sonucu olarak Türkiye’nin en önemli tütün üretim bölgelerinden biriydi, fakat artık öyle değildir. Çünkü Türkiye, tütün üretimine ilişkin politikasını özellikle Dünya Bankasıyla yaptığı anlaşmalar sonucunda değiştirdi ve hem tütün ekim alanlarını sınırladı hem de buna bağlı olarak tütünün başlıca ham maddesi olduğu sigara ve diğer ürünlerin kullanımını da teşvik etmeyen, hatta bunları kısıtlayan, özellikle kısıtlayan, bir kültür politikası da izliyor. Aynı şekilde, üzüm de böyledir. Alkollü içkilerin üretimi konusunda Hükûmet son derece sınırlayıcı bir politika izliyor. Bu nedenle, [alkolllü içkilerin] başlıca ham maddesi üzüm olduğu için üzüm tarımında da, bağcılıkta da büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Fakat bu kadar önemli bir mesele -tarımsal, sınai ve kültürel bir mesele- oluşturmasına rağmen, tütün ve bundan [alkolden] sorumlu bir birim oluşmuş olmasına rağmen Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun bize yaptığı sunum bu kadar (A4 boyutunda bir yanı yazılı bir kart gösteriyor). Şimdi, doğrusu, aslında bütün sunumların belki de bu telgrafik kısalıkta olması tartışmayı kolaylaştırabilirdi ama bu, tartışmayı zorlaştırıyor çünkü sunması gereken bilgilerin hiçbirini sunmuyor, fakat bir de şöyle bir şey diyor, bunu size okumak istiyorum: “Tütün ve alkol piyasası ülke ekonomisi yönünden stratejik önemi haiz olması sebebiyle -dikkat çekiyorum, stratejikmiş- toplumsal yaşamın duyarlı alanı kabul edilmiştir. Devlet ve toplum açısından taşıdıkları önem dolayısıyla tütün ve alkol piyasaları ülkemizde olduğu gibi dünyanın pek çok ülkesinde ayrı bir kamu otoritesi eliyle ve özel olarak izlenmektedir. Söz konusu piyasalardaki ürünler yarattıkları yüksek katma değer dolayısıyla tarımdan enerjiye kadar uzanan geniş bir yelpazede toplumun birçok kesimini doğrudan ve dolaylı etkilemekle birlikte, tabi oldukları yüksek oranlı vergi nedeniyle de bütçe gelirlerinde önemli bir yer tutmaktadırlar.”

Bu kadar önemli olan bir fonksiyonun bütçedeki ve Komisyonumuz karşısındaki karşılığı budur. Ben bunun çok kötü bir sonuç olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum çünkü bu kamuoyu içinde de ayrıca -sadece mali sebeplerle değil, diğer sebeplerle de- o kadar çok tartışılan bir konu ki buna ayrılmış olan yerin ve zamanın bu kadar olmasının (Bakana dönerek) -ki ben sizin sunumunuza da baktım, orada da bundan çok daha kısa bir yer tutuyor- ben kabul edilemez olduğu kanaatindeyim. Çünkü özel tüketim vergisi kalemleri içerisinde 2018’de alkollü içkilerden alınacak vergiler 10 milyar 555 milyon küsur lira, tütün mamullerinden alınacak 37 milyar 786 milyon lira, toplam 48,3 milyar lira; bu, toplam özel tüketim vergisi gelirlerinin dörtte 1’inden fazla. Şimdi, bu kadar önemli bir vergi kalemini oluşturan bir üretim ve imalat alanında bu kadar anlaşılmaz darlıkta bir tartışmayı niçin yapıyoruz? Ben, doğrusu, bunun tarıma bakış, toplumsal hayata bakış, siyasete bakış bakımından da fikir verdiğini düşünüyorum. Bana sorarsanız, bu aslında [Bakanlık için] önemsiz olduğunu da göstermiyor, o kadar önemli ki Tarım Bakanlığımız bu topa girmemeyi tercih ediyor. Ben müsaadenizle bu topa birkaç tane vurayım.

Birincisi, [bu] sadece bir tarım sorunu değil çünkü Dünya Bankasıyla yapılan anlaşmalar sonucunda 4733 sayılı Yasa’nın çıktığı günden bu yana tarımda son derece büyük bir tasfiye yaşandı. On beş yıl içerisinde, 405 bin 882 olan tütün üreticisi sayısı -ki bunu aslında kişi değil, hane olarak düşünmek gerekir- 2014 yılında 65 bine geriledi. Yani neresinden baksanız, 350 bin hanenin başlıca üretim faaliyeti, tarzı hayatı, var olma şekli, barınma şekli, bunların tamamı değişti. Bunun yaklaşık 2-2,5 milyon insanın hayatındaki muazzam bir değişiklik olarak görülmesi gerekir. Tütün üretimi de 159 bin 521 ton iken 2002’de, 2014’te 68 bin tona geriledi. Fakat işin tuhaf yanı, kültürel ve ideolojik olarak hem tütün hem alkol tüketimine yönelik bir tedbir olarak bir yandan bu selamlanırken öte yandan ne alkol ne tütün ve mamulleri tüketimi düştü,  ithalatı arttı sadece. Türkiye dünyada başlıca tütün ihracat ve üretim merkeziyken şimdi en önemli ithalat merkezlerinden birisi. İthalat 2016’da yaklaşık 1.7 milyar lira, ihracat 1.1 milyar lira. 2017’de ithalat yaklaşık 1.1 milyar lira, ihracat 717 milyon lira. Yani sonuçta, insanlar tütün ve alkol tüketmeye devam ediyorlar ancak bunu biz dışarıdan ithal ediyoruz. Böylelikle ne ondan umulan kültürel ve yaşam tarzı “faydası” elde edilmiş oluyor ne de bunun üreticileriyle arasında olumlu bir ilişki kuruyor. Şimdi, bakın, bunun toplumsal hayata etkilerini biz başka yerlerde depremsel bir etki olarak gördük. Soma’da gerçekleşen en büyük maden cinayetlerinden birinde hayatlarını kaybeden işçilerin biyografileri kazındığında, hepsinin arkasında iflas etmiş çiftçiler, eskiden tütün tarımıyla uğraşırken artık yapacak iş bulamadıkları için madende kazma sallayan insanlar çıktı. Ermenek’teki maden kazasında ölen işçilerin arasında tarım için kendilerine gerekli donanımları sağlayamadıkları için, dolayısıyla banka borçlarını ödeyemedikleri için madenlere girmiş işçiler çıktı. Özetle, üretimden dışladığımız, üretici köylüler olarak üretimden dışladığımız milyonlarca insanın hepsini, şimdi, bu yeni üretim modeli -yani neol iberal üretim modeli- içerisinde birer karın tokluğuna çalışan amele durumuna getirmiş olduğumuz gerçeği var. Bu süreç durmuyor, devam ediyor. Biliyorsunuz, en son torba yasa çerçevesinde getirilen kısıtlamalarla şimdilik bu müdahalelerin dışında kalmış gibi görülen sarmalık kıyılmış tütün üretimi ve ticareti yapan yüz binlerce insan, özellikle Adıyaman ve çevresinde, şimdi son derece ağır koşullara bağlanıyorlar ve hepsi Meclise gönderdikleri mesajlarda bunun devam etmesi hâlinde karşı karşıya kalacakları şeyin bir mali yıkım ve yoksulluk olacağını söylüyorlar.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü, lütfen toparlar mısınız?


ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Toparlıyorum. Ancak şöyle söyleyeyim: Ben bunun sadece bir iktisadi tercih, bir tarım yapılandırma tercihi değil; aynı zamanda, Hükûmeti oluşturan partinin kültürel ve politik kodlarıyla kısmen ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu, içki yasağı, Osmanlı’daki içki yasağı görüşüyle toplumda ahlak vesair değerleri takviye edebileceğine dair yargıya büyük ölçüde dayanıyor. Fakat bunun geldiği yer şurasıdır, siz Tarım Bakanı olarak benden daha iyi bunların bilgisini alıyorsunuzdur. Şu an evlerde içki üretimi patlamış durumdadır. Ne kadar özel tüketim vergisi dayarsanız o kadar çok evde yapılmış rakı ve şarap tüketiminden sağlıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunan insanları göreceksiniz. Eğer bütün bunları bir tiryaki gibi konuştuğumu düşünüyorsanız onu da gidermiş olayım; sigara içmiyorum, içmediğim için çok memnunum. Fakat insanlar sigara içiyorlar ise hayatlarını ve varlıklarını tehdit edebilecek yollara mecbur bırakılarak içmeye yönlendirilmekten çok, bütün bunların bir gerçek olduğunu kabul ederek hem tüketim hem üretim alanlarına yaklaşmak gerekir. Doğrusu, ben ahlaki kaygıların ikinci planda kaldığını biliyorum. İktisadi kaygılar -özellikle Dünya Bankasının elimizi bağlaması- dolayısıyla sadece tütün değil, aynı zamanda pancar çiftçisine de bu yapıldı, buğday ekim alanları için de bu yapıldı, fındık ekim alanları için de bu yapıldı. Fakat ortaya çıkan sonuç, esasen neoliberal iktisat politikalarının yıkımdan başka bir şeye yol açmadığı, milyonlarca köylüyü topraktan koparttığı fakat kentte onlara herhangi bir istihdam olanağı da sağlamadığı için aslında kederden içen miktarını ister istemez artırmakta olduğunu söyleyebiliriz.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü, çok teşekkür ediyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Şunu da söyleyerek bitireyim: Fakat buna karşılık, aslında sizin on beş yıllık iktidarınız öncesinde Türkiye’de hiç olmayan keyif verici madde tüketimi özellikle yoksul halkın yoğun olarak yaşadığı yerlerde çoğaldı ki o yüzden aşağıda [Genel Kurulda] biraz önce uyuşturucuya karşı mücadele için Meclis bir adım atmak zorunda kendini hissetti. İktisadi politikalar ile bunlar arasındaki bağı kurmadıkça ne yaparsak yapalım Türkiye toplumu bu ahlaki ve kültürel basınçlar altında kalmaya devam edecek. Politika kurarken bunları tekrar göz önünde tutmanızı ve lütfen Meclise gelirken bu kadar önem verdiğiniz, “stratejik” dediğiniz sektör hakkında bu kadar hiçbir şey söylemeyen bir metinle de gelmemenizi rica ederim.