DTK, HDK, HDP ve DBP’den açıklama: Halkımız baş eğmedi, biz de eğmeyeceğiz

DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak, HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’da ortak basın toplantısı düzenledi.

acıklamaDTK binasında yapılan basın toplantısında konuşan DTK Eş Başkanı Hatip Dicle’nin konuşmasından satır başları şöyle:

“Bir çözüm önerisi geliştirmeye çalıştık. Bu demokratik özerklik çözümüdür. 26-27 Aralık tarihinde Diyarbakır’da yapılacak DTK kongresinde tartıştıktan sonra kamuoyunun ve ilgili herkesin dikkatine sunmak istiyoruz. Umarız bu çözüm önerisi bu kaostan çıkmanın yolları olur ve tekrar çözüm imkanı sağlar. 3 yıl önce bugünlerde 2012’nin sonlarına doğru ki Roboski katliamının yıldönümünü yaşıyoruz. Korkunç ölüm kayıplarının yaşandığı bir yıl olmuştu. Daha kötüye mi gidecek kaygıları olduğu bir dönemde devlet yetkilileri ile Sayın Öcalan arasında görüşmelerin başladığı yönünde haberler yansıdı. Sonra bu devlet yetkilileri tarafından da doğrulandı. Sonra süreç başladı. 2013 Newrozu ile ‘Silahlar sussun fikirler konuşsun’ şeklinde özetlenebilecek çözüm yönünde büyük bir umut yaratıldı.

Özyönetim talebi bir haktır

Bir kere bugün geldiğimiz aşamada sorun artık hendek sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha da büyüyen halkımızın özgürlük taleplerini tümden tasfiyeye yönelmiştir. Özyönetim talebi bir haktır, bu uluslararası sözleşmelerde de tamamen güvenceye alınmış bir talep ve haktır ve meşrudur. Biz DTK ve bütün kurumlarımızla bu mücadeleyi sahipleniyoruz. Hükümetin sürdüğü savaş konsepti ahlaksız, hukuksuzdur. Bu tür durumlarda Meclis’in de devreye sokulduğu OHAL veya sıkıyönetim kararları ile harekete geçirilirdi. Oysa Meclis’in de devreden çıkarıldığı hukuksuz bir savaş söz konusudur. Bu hukuk özel savaş hukukudur insan yaşamını hiçe sayan bir suç pratiği taşıyan bir seyir izlemektedir. Ahlaksızlıktır, çünkü savaşın da bir ahlakı vardır. Ahlaksızcadır, çünkü kentlerin tanklarla toplarla dövülme yaklaşımı yoktur. 15 merkezde yürütülen bu savaş şehirleri harabeye çevirmekte ve büyük acılar yaşanıyor.

Nasıl ki Ağrı İsyanı’ndan sonra ‘Hayali Kürdistan burada meftundur’ diyenler bir süre sonra Kürt sorunun bitmediğini anladılarsa bugünkü darbeciler de Kürt halkının demokratik taleplerini bitiremeyecek halkımız özyönetim talebini sürdürmeye devam edecek.”

Eşbaşkanların ortak toplantısında konuşan Selma Irmak, Kürdistan’da yürütülenlerin “operasyon, çatışma, savaş halini” de aştığını ve “işgal boyutuna” ulaştığını belirtirken, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de, “Devletin katliamı yüzyıldır başarılmadı başarılmayacak. Siz yenileceksiniz. Halkımız baş eğmedi biz de baş eğmeyeceğiz” dedi.

Irmak, Kürtçe yaptığı konuşmada, bu acılardan yeni bir sürecin yaşanacağını belirterek, yaşananları da “tarihin tekerrürü” olarak belirterek, “Biz artık çözümsüzlük aşamasında değiliz. Kendisini tekrarlayan devletin şiddetidir. Biz artık çatışma, savaş diyemeyiz. Ancak buna işgal diyebiliriz. Yaralar kanıyor, ancak bu  barış getirmez. Kan kanla temizlenmez. Bu süreç 30 yıl daha sürse de yine de geleceğimiz yer çözüm masasıdır. Kürt sorunu katliamlarla, yok etme ile çözülmedi çözülmeyecek. Bu sorun ancak masada ve müzakereler ve halkın taleplerinin yanıtlanması ile karşılanacaktır. Olağanüstü bir şekilde kongremizi topluyoruz. Biz tartışacağız halkımızın isteği nedir, devlet hangi yöntemlerle neden bu özerkliği ezmeye çalışıyor ve bunun çözümü nedir? Bunları tartışacağız” şeklinde konuştu.

Irmak, PKK’nin Kürtlere sadece dağ yolu bırakıldığı için oraya çıktığını belirten Irmak, “Bugünde sadece Kürtlere hendeklerin yolu açılmış. bu çatışma dün dağda vardı bugün şehirlerde devam ediyor” dedi.

‘Halkımızın talepleri bizim talebimizdir’

“Artık yol ayrımındayız” diyen Irmak, şöyle devam etti: “Bunu kendi içimizde halkımızla ve dostlarımızla tartışacağız. Elbette yeni bir yol bulacağız. Umuyoruz ki demokrasinin yolları tıkanmamış olsun, biz bütün kurumların eş başkanları olarak toplanmışken umuyoruz ki müzakerenin yolu kapanmamış olsun” dedi. Cizre, Silopi ve Sur’da devam eden direnişe dikkat çeken Irmak, “Diyoruz ki onların talepleri bizim talebimizdir. Onların sözcülüğünü yapıyoruz. Sömürgecilik ve işgal hiçbir zaman başarılı olmadı olamayacak”

Yüksek: Mesele Kürt sorunudur

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de, başkanlar olarak halkın karşısına toplu bir şekilde çıktıklarını belirterek, “Biz Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin örgütlü kurumları olarak bu süreçte birlikteyiz” dedi. Önemli bir süreçte Kürt halkının haklı davasını birlikte omuzlayacaklarını dile getiren Yüksek, “Kan dökülen ağır bir süreç yaşanıyor. Bu Türkiye toplumuna hendek ve barikat sorunu olarak manipüle edilerek aktarılan bir mesele. Mesele kesinlikle bir hendek ve barikat meselesi değildir. Mesele Kürt sorunudur. 100 yıldır çözülmeyen Kürt sorunudur. Mesele her hak talep ettiğinde ezilmeye çalışılan Kürt halkı sorunudur. Kürtler ne zaman haklarını talep etmişse ya eşkıya ya şaki ya da günümüz tabiriyle terörist olarak tanımlanmış ve başı ezilmesi gereken bir unsur olarak tanımlanmıştır” dedi. 49’lar Davası’nı da hatırlatan Yüksek, “Bunların isyan etme ihtimali var denilerek idam edilmek istendi bir halk topluluğunun ve onların torunlarından bahsediyoruz” şeklinde konuştu.

Hendek var devlet ne yapsın diyenlere: Halkını dinlesin

Bu katliamların yüzyıldır devam ettiğini dile getiren Yüksek, Kürtlerin “gözünün üzerinde kaşı var” diyerek taleplerini tanımamak için gerekçe oluşturarak Kürt halkına karşı savaş yürüttüğünü söyledi. Hendek ve barikatların gerekçe gösteren Yüksek, “Peki bir yıl önce barikat ve hendek var mıydı? O zaman niye hakları tanımadı. Hendek ve barikat var demek devletin şiddetini meşrulaştırmaktır. ‘Devlettir barikat var hendek var ne yapsın?’ Halkını dinlesin Kürt halkını dinlesin, o barikatların arkasında halk ne söylüyor? Bunlara kulak vermesi lazım. Bu noktaya gelinmesini sağlayan AKP hükümetidir. O bunun olmasını böyle olmasını ve bu zemine çekilmesini istedi” diye konuştu.

Kürtlerin daha önce özyönetim taleplerini dile getirdiğini ve bunu hiçbir şiddete başvurmadan dile getirdiğini dile getiren Yüksek, şöyle konuştu: “Ne oldu geçmişte o 3-5 şakiye haddini bildireceğiz dediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bu 3-5 kişi kimdir bunların kilosu kaçtır, bunlara haddini bildireceğiz dedi. Sonra operasyonlar başladı ve belediye başkanlarımız gözaltına alındı.

Siyasi soykırım operasyonları direnişi başlattı

Bu sistemi tartışamayacak mıyız? Bu hak sadece Erdoğan’a mı ait? O başkanlık sistemi tartışabiliyor da biz niye hayır bu sistem şöyle olmalı demeyecek miyiz? Hayır diyemezsiniz diyorlar. Konfederasyon da olabilir, federasyon da olabilir. Bakın şu an 16 belediye başkanımız bu açıklamaları yaptı diye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanıyor ve tutuklandı. Yurttaşlar tutuklandı.  Demokratik özerklik olmalı, adem-i merkeziyetçilik olmalı, yeni bir idari sistem olsun dediğin için idam cezası ile yargılanıyorsun. İnsanlar buna karşı direnmeye başladı. Buna karşı gel beni al götür mü desin. Ondan sonra insanlar silahla karşılık verdi. İlk olaylarda Cizre’de onlarca insanımız katledildi. Onlar da utanmadan 3 yaşındaki çocukları terörist ilan ettiler. Halkın demokratik özerklik ve öz yönetim talepleri meşrudur. Devlet bastırmacı yaklaşımla bir politika izlediği sürece halkın kendisini savunma hakkı var. Direnmek bir haktır. Eğer devlet baskı uyguluyorsa, topluluklar halinde veya tek tek insanları öldürüyorsa direnmek haktır.

Erdoğan 2013 yılında mecliste BM’nin iki sözleşmesini imzalamıştır. Halkların kendi kaderini tayin hakkı vardır demiş ve imzalamış. O zaman bunlara saygı duyacaksınız. Sadece hatırlatıyoruz. Bu halkın bu hakkı vardır. İkincisi 2013 yılında 7 bölgeli eyaletler sistemi neden olmasın diye savaş başlatan da yine Erdoğan. Akdeniz Belediyesi Belediye Başkanlarımız gözaltına alındı. Orada hendek yok ama alacak ya illa alacak iradesini kıracak başka bir gerekçe buluyor. Silopi’de belediye binamız işgal edilmiş. Her türlü kirli yöntemlerle halkımızın iradesi kırılmaya çalışılıyor. Siz bu savaşı kazanamazsınız. Çünkü haksızdır. Haklı olan bu halktır. Elinizde güç olması haklı olduğunuz anlamına gelmez. Kaybedeceksiniz, başaramayacaksınız. Haftalarla sokağa çıkma yasağı ilan ediyorsunuz, ezdik bitirdik, diyorsunuz ama karşınızda baş eğmeyen bir halk var. Biz de baş eğmeyeceğiz. Yargılanacaksınız ama daha fazla yükünüzü ağırlaştırmadan bundan vazgeçin.

Bu halkın bu sistemi artık kabul etmiyor, bunu görmeniz gerekiyor. Sayın Öcalan’ın çizdiği çerçevede bir çözüm bulması gerekiyor aksine sorunları derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak.”

Kürkçü: Bu sorunu çözmeyenler çözüldü

HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü de, zor bir sorunla karşı karşıya olunduğunu ancak çözümsüz olmadıklarını belirterek, HDK olarak Türkiye Toplumunun sesini DTK’nın genel kuruluna taşıyacaklarını dile getirdi. Çabalarını bir üst düzeye çıkaracaklarının altını çizen Kürkçü, “Türkiye ve Kürdistan’ın ortak siyasetini inşa edeceğiz” dedi. Çözümün ancak siyasi olarak mümkün olduğunun altını çizen Kürkçü, “100 yıldır çözüm bekleyen sorun gelen hükümet başkanlarını selamlar. Bütün hükümet başkanları iki büyük sorunla baş etmekle karşı karşıya kalırlar. Birincisi dizginlenemeyen bir orduya sahip olduklarını görürler. İkincisi Kürt sorunu çözmek için akıllarını çalıştırmaya çalışır. Ancak çok geçmeden statüko egemen olur, ordu gücünü gösterir” dedi. Son 30 yılda iş başına gelen bütün iktidarların önce “Kürt sorununu kabul ederek çözmeye çalıştıklarını” ancak daha sonra “Kürt sorunu yoktur” noktasına geldiklerini söyleyen Kürkçü, “Kürt sorunu yoktur dedikleri an sonlarını görürler. Erdoğan’ın kudretli iktidarı da bu sonu görecektir. Biz sorumluluk üstleniyoruz. İsterse hükümet sorumluluk üstlenmesin bunu üstlenecek DTK, HDK vardır, bütün yurttaşlar bu sorumluluğu üstlenecektir” ifadelerini kullandı.

Halkın üzerine asker göndererek çözemezsiniz

CHP’nin “cumhuriyet rejiminde öz yönetim olmaz” sözlerini de eleştiren ve “Erdoğan’ın istediği cümleleri kurduğunu” belirterek Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Kürkçü, Çözüm sürecinde de halkın Erdoğan’a destek verdiğini belirterek, “Bugün geldiğimiz yer, bu destekle gelinen yerde kendisine destek verenlere iktidar, ‘siz aslında yoksunuz’ diyor. Biz o zaman askerlik alanına gelmiş oluruz. Bu meseleyi askerler çözmez, askerin işi öldürmektir, öldürerek çözemezsiniz. Halkın üzerine asker göndererek bu işi çözemezsiniz” dedi. Bu çözüm yaklaşımının “IŞİD yöntemi” olduğunu dile getiren Kürkçü, “Kravat takmakla IŞİD’çi olmaktan kurtulamazlar” dedi.

Bugün değilse ne zaman kardeşliğimizi göstereceğiz

Kürt sorunun çözümünün sadece Kürt halkına bırakılmaması gerektiğini belirten Kürkçü, “Onlar isteklerini elbette dile getirecekler. Ama diğer halklar bu sorunun çözümüne destek sunmalıdır. İzmir’e seslenmek istiyorum. Daha önce Kürtler bizim kardeşlerimizdir dediler. İzmirliler Kürt kardeşleriniz zordadır, hükümet onlar üzerine asker ve ordu göndermektedir. Tıpkı yarın size olacaklar olanlara karşı bugün sesinizi yükseltin. Ya kardeşinize elinizi uzatın ya da bir daha kardeşlikten bahsetmeyin. Kardeşlik bugün değilse ne zaman gösterilecek. Bu meseleyi çözme işini hükümet meclis yapamıyorsa halk ne güne duruyor. STK’ler, örgütler yok mu? Onlar sadece kendi dar mesleki sınırlarında mı kalacaklar” şeklinde konuştu.