BDP’den Barış ve Çözüm Raporu

AKP’nin Meclis Çözüm Komisyonu’nun AKP’li üyeleriyle hazırladığı çözümsüzlük raporuna itiraz eden BDP, kapsamlı bir çözüm raporu hazırladı. Rapor, süreçte yapılması gereken yasal düzenlemeler dahil Türkiye için kapsamlı bir demokratikleşme programı sunuyor.

Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve Kürt sorununun kalıcı çözümü amacıyla KCK Genel Başkanı Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik çözüm süreci, AKP iktidarı ve devletin demokratikleşme zihniyeti ile politikalarını geliştirmemesinden kaynaklı bir tıkanma ve kriz durumu yaşıyor.

Öcalan’ın, sürecin yeni bir formatta ve müzakere biçiminde yürütülmesine dönük çağrı ve taleplerine şimdiye kadar açık ve net bir cevap verilmezken, sürecin hareketlenmesinde olumlu rol oynaması beklenen Meclis bünyesindeki Çözüm Komisyonu ise önümüzdeki günlerde rapor açıklamaya hazırlanıyor. Kamuoyuna yansıyan ve BDP’nin de oldukça sert bir şekilde eleştirdiği rapor taslağının ise, çözüm perspektifini taşımaktan ziyade, Kürt sorununun yüzyıla yayılan ve kangrenleşmesine yol açan resmi devlet zihniyetinin yeni bir tezahürü olacağı görülüyor.

Rapor Meclis’e sunuldu

BDP ise AKP’nin tek taraflı hazırladığı ve kamuoyunun demokratikleşme taleplerini içermeyen raporu kabul etmeyeceğini açıklarken, aynı zamanda hazırladığı alternatif raporu da kamuoyuna açıkladı. BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve BDP Bedlîs (Bitlis) Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, BDP tarafından hazırlanan “Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirmesi Komisyonu Raporu”nu Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve komisyona sundu. BDP’nin hazırladığı 443 sayfa ve 12 bölümden oluşan rapor, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümünün ilke ve yöntemlerini ortaya koyuyor.

Nedenler ve çözüm yöntemleri

Raporun, “21. Yüzyıl Türkiye’sinde Kürt sorunu-Kürt sorununu doğuran süreç ve tarihsel nedenler” konulu başlığında, Kürt sorununun tarihsel nedenleri irdelenirken, aynı bölümde KCK Genel Başkanı Abdullah Öcalan ile heyetlerin görüşmeleri ve son sürecin başlangıç evrelerine de yer veriliyor. Raporun ikinci bölümü ise ağırlıkta çözüm deneyimleri, barış süreçleri ve bu süreçlerde yapılması gereken kurumsal ve yapısal düzenlemeleri içeriyor.

Raporda, çatışmalardan kaynaklı ölümlerin durmasının sürekliliğe kavuşması ve toplumsal barışa evrilebilmesi için somut olarak atılması gereken adımlar şu şekilde sıralandı:

  • Toplumsal barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlıklarına acilen başlanmalıdır. Barış ve müzakere sürecinin yasal bir zemine ve statüye kavuşturulması aynı zamanda barışın toplumsallaşmasını da sağlayacaktır.
  • Çözüm ve müzakere sürecinin temel siyasal aktörlerinden biri olan Sayın Öcalan’ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi gerekir. Sayın Öcalan’ın ailesi ve giden resmi heyetlerin dışında gazeteci, aydın, siyasetçi ve STK temsilcileriyle görüşme olanağının sağlanması gerekir. Türkiye’de bir benzeri olmayan ve herhangi bir cezaevi mantığıyla açıklanamayan İmralı Tecrit Sisteminin Türk infaz yasalarında bir karşılığı yoktur. Bu tecrit sisteminin derhal lağvedilmesi gerekir. Cezaevlerinden bütün diğer siyasi tutsaklarla birlikte Sayın Öcalan’ın da siyaset yapma hakkının sağlanmasının yasal koşulları acilen oluşturulmalıdır.
  • Demokratik siyasal mücadele koşulları sağlandıktan sonra bütün silahlı güçlerin siyasal yaşama dahil olmasının koşulları yaratılmalıdır. Tüm bu güçler dahil olmak üzere tüm silahlı grupların temel hak ve özgürlükler mücadelesine katılımının önü açılmalıdır. Bu düzenlemelerde ve bu süreçte silahların susması için üçüncü bir gözlemci gözün olması şarttır. Ayrıca bu süreçte karşılıklı verilen güvencelerin de yasal dayanaklarının oluşturulması elzemdir.

TMK’nin kaldırılması TCK’de düzenleme

  • Çözüm ve Müzakere Sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin ve çeşitli yasalarda değişikliklerin acilen yapılması, çözüme giden yolun temizlenmesi elzemdir. Bu bağlamda; TMY’nin kaldırılması, TCK’nin çeşitli maddelerinde [TCK-215, 220, 314] acilen demokratik, evrensel hukuk kurallarına uygun düzenlemelerin yapılması
  • Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda yeni düzenlemeler yapılarak hasta tutsakların derhal tahliyelerinin sağlanması
  • Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılarak haksız ve uzun tutuklamaların sonlanması ve bu bağlamda halihazırda çoğu nerdeyse infaz süresini dahi tutuklu olarak geçirmekte olan siyasi tutsakların cezaevlerinden tahliyelerinin sağlanması
  • Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişiklik yapılarak, demokrasinin ve temsilde adaletin önünde engel teşkil eden yüzde 10 seçim barajının kaldırılması,
  • Özel yetkili mahkemelerin derhal kaldırılması, Kürt sorununun çözümü için demokratik siyasal alanda atılacak adımlarla paralel olarak çatışmalı süreçten kalma politikaların ve kurumlaşmaların hızla devreden çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan;

Koruculuk derhal lağvedilmeli,

Her türlü dini inancın yaşanması yönündeki baskı mekanizmaları kaldırılmalı ve ibadethane dini ritüellerine uygun gerekli düzenlemeler yapılmalı,

Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasasında gerekli düzenlemeler yapılarak polisin görev ve yetkileri sınırlandırıcı düzenlemeler yapılmalı,

BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere; Uluslararası Sözleşmelerde yer alan çekinceler kaldırılmalı,

BM Kişileri Gözaltında-Zorla Kaybedilmeye Karşı Uluslararası Sözleşme’yi Türkiye imzalamalı,Türkiye’de yaşanan çatışmaların en korkunç yüzü olan toplu mezarların BM Minnesota Prensipleri’ne uygun araştırmaların yapılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli

Meclis kararıyla bir an evvel Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonları kurulmalı

 

Özerklik ve Kürt statüsünün tanınması

  • Rojava Kürtlerinin en temel yaşamsal hakkı olan kendi bölgesini savaştan ve yıkımdan uzak tutup özerkleştirme hakkına karşı geliştirilen milliyetçi refleks ve Kürt Fobisi barış ve müzakere sürecini büyük oranda zedelemektedir. Kürt halkının statüsünün tanınması ve kademeli olarak Kürtler arasındaki yapay sınırların kaldırılması gerekmektedir.
  • TBMM bünyesinde kurulan Çözüm Komisyonuna defalarca parti olarak önermemize rağmen barış ve müzakere sürecinin asıl muhatabı olan ve KCK tarafından baş müzakereci olarak kabul edilen Sayın Öcalan ile görüşülmedi. Bu eksikliğin giderilmesi için Meclis bünyesinde Toplumsal Barış ve Müzakere Komisyonu ve ona paralel olarak Hakikatleri Araştırma ve Gerçeklerle Yüzleşme Komisyonu kurulmalıdır.
  • Çözüm Komisyonu’nun Kamu Güvenliği Müsteşarlığı tarafından koordine edilmiş olması büyük bir yanlışlıktır. Kürt sorunun bütün yönleriyle çözümlenip demokrasinin değişen ve dönüşen yapısını karşılayabilmesi için Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulmalıdır.
  • Sayın Öcalan tarafından önerilen sekiz komisyondan biri olan Misak-ı Milli Komisyonu meclis bünyesinde oluşturulmalıdır. Sayın Öcalan tarafından kurulma önerisi sunulan sekiz komisyon, sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesinin formülünü sunmaktadır.
  • Bireysel ve kolektif hakların bir bütün olduğu gerçeğinden hareket edilmeli, 200 yıllık Kürt sorunu tek başına bireysel haklar ekseninde çözülemeyeceği kabul edilerek, Kürtlerin bir halk olarak bütün haklarıyla birlikte tanınması gerekir.

Demokratik, özerk siyasi yapı

  • Bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve farklı inanç gruplarının bir arada eşit ve özgürce yaşayacağı, demokratik ve özerk bir siyasal yapının hayata geçirilmesi hayati önem taşımaktadır. Demokratik Ulus, Demokratik Vatan, Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Özerklik olguları tartışmaya açılıp gündemleştirilmelidir.
  • Türkiye’nin demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir idari yapıya kavuşması için yerel toplumsal dinamiklerin güçlendirildiği ve merkezi otoritenin yetkilerinin kısıtlandığı, yeni bir idari reformun hayata geçirilmesi gerekmektedir.
  • Kürt Siyasal Hareketinin tasfiyesi amacıyla gerçekleştirilen KCK operasyonlar kapsamında tutuklanan kadın, aktivist, emekçi, gazeteci, tutuklu vekiller ve siyasetçilerin de içerisinde olduğu binlerce insanın serbest bırakılması, sürecin sağlıklı ve doğru yönde ilerlemesi için kapsamlı bir yargı reformuna gidip cezaevlerindeki politik tutukluların tümünü kapsayan bir “toplumsal yaşama yeniden dahil olma’’ uygulamasının yasal zemini hazırlanmalıdır.
  •  Siyasi partilerin faaliyetlerinin ve kapatılmalarına neden olan hükümlerin baştan düzenlenerek, parti kapatmanın olağanüstü ve istisnai bir niteliğe kavuşturulması gerekmektedir.
  • Kültürel kimlik hakkı kapsamında Kürt toplumu başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm farklı kimliklerin, kültürlerin, başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarının kolektif haklarının tanınması, geliştirilmesi ve özgürce yaşamasının önündeki bütün yasal engellerin ortadan kaldırılması ve bu hakların anayasal güvenceye alınması gerekir.
  • Kürtçe ve diğer dillerdeki tüm coğrafi yer isimlerinin iadesinin sağlanması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller acilen ortadan kaldırılmalı, Türkçeden başka dillerde yayın yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Kültürel haklar ve inanç kimliği

  • Anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması elzemdir. Yine bununla birlikte eğitim mevzuatında yapılacak düzenleme ile ayrımcı, eril, tekçi, milliyetçi ve asimilasyoncu uygulamalardan derhal vazgeçilerek; anadilde eğitim hakkını sağlayacak, bireylerin dini inançlarına saygılı, anti militarist düzenlemeler yapılmalıdır. Milli Eğitim müfredatındaki din dersleri dahil olmak üzere bütün müfredatın bilimsel, laik, çoğulcu, özerk, demokratik, evrensel ve anadilde olması gerekmektedir.
  • Kamusal alanda anadilde hizmet verilmesine yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Başta sağlık, adalet ve eğitim olmak üzere kamunun tüm alanlarında çok dilli hizmet faaliyete geçirilmelidir.
  • Kürt Sorunu ekseninde en önemli kırılmalardan birisi de insanların göçe zorlanmaları noktasında olmuştur. Bu zararları gidermek amacıyla çıkarılan 5233 sayılı yasa genel yapısı itibarıyla zorunlu göç olgusunu bütüncül, gerçek manada çözümüne dönük bir çözüm üretmekten uzaktır. Bu nedenle zorla göç ettirmekten kaynaklanan zararların başvuru sürelerinin kısa olması sebebiyle başvuru yapamayan mağdurları da içine alacak şekilde gerçek anlamda bir zarar tazminini öngören ve geriye dönüşlere ilişkin ekonomik, sosyolojik boyutları da içinde barındıran yeni bir düzenleme yapılması gerekir.

 

Geri dönüşler

  • 30 yıllık savaşta yaşanan büyük göç ve sürgün dalgasında yerlerinden edilmiş insanların terk etmek zorunda kaldıkları yaşam alanlarının (köy ve mezraları) yeniden yaşanılır hale getirilmesi, Avrupa’da sürgünde bulunan gazeteci, yazar, siyasetçi ve mahkûm olduğu için ülkelerine dönemeyen bütün insanların, Mahmur Kampı’nda 1990’ların başından beri yaşayan insanların ve Kürtlerin sürgündeki kurumlarının (Radyo, Televizyon, Kültür ve Sanat Kurumları, Gazeteler) tekrar geri dönüşü için yasal zemin hazırlıklarına başlanmalıdır. 1990’ların başında Sürgünde kurulan ve üyelerinin büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerinde yaşayan Kürt Parlamentosu üyelerinin tekrar legal siyasal yaşama dahil edilmeleri bir zorunluluktur.

Hakikat ve yüzleşme

  • Yakın tarihimizde yaşanan ve 34 sivil insanın ölümüyle sonuçlanan Roboski Katliamı’nın adalet tesisi açısından önemli bir başlık olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Katliamın sorumluları hala yargı önüne çıkarılmamış, olayın failleri hakkında ne yargı ne de insan hakları komisyonu tatmin edici bir sonuca ulaşmamıştır. Bu katliamın aydınlatılması, sorumluların yargı önüne çıkartılarak cezalandırılması, çözüm sürecindeki yol temizliği ve toplumsal travmanın onarılması açısından önem taşımaktadır.
  • Mayınlı arazilerin temizlenmesi ve askeri yasak bölgelerin yerleşime-tarıma açılması gerekir.
  • Kalekol yapımlarının sürmesi toplumda çözüm sürecine olan güveni sarsmakta, kuşkular uyandırmaktadır. HES ve Güvenlik Barajlarının doğa, tarih ve kültür üzerindeki tahribatı göz önüne alınarak yapımına son verilmeli.
  • Türkiye’de toplumsal farklılıkların tanınması ve kabulü için anma mekanları ve toplumsal hafıza merkezleri kurulmalıdır.
  • Kadınların yer almadığı barış süreçleri toplumsallaşamaz. Kadınların barış süreçlerine katılımı barışı toplumsallaştırmaya ve derinleştirme noktasında hayati önemdedir. Bu bağlamda Çözüm sürecinde kadınların aktif ve eşit temsilde yer alması için gerekli çalışmaların yürütülmesi zorunludur.
  • Kadın-erkek eşitliğinin siyasal, ekonomik, sosyal bütün alanlarda sağlanması ve korunarak geliştirilmesini sağlayacak yasal ve anayasal değişikliklerin ve düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesi gerekir.
  • Barış kültürünü esas alan, bir arada yaşama iradesini güçlendiren, her türlü ırk, cinsiyet, dini-mezhebi ayırımcılığı ortadan kaldıran, ekolojik dengeyi gözeten, emek eksenli, doğrudan demokrasiyi hedefleyen, geçmiş anayasa pratiklerinden tamamıyla ayrılmış yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.”

Özgür Gündem