Yıkıma Aktardığınız Kaynakları Yaşama ve Barışa Aktarın

Kürkçü TBMM’de Varlık Fonu ile ilgili yasa tasarısı üzerine yaptığı konuşmada “Yurttaşların, iktisadın, toplumun, siyasetin yönetilmesine daha etkin bir biçimde katılmasının kapısını açabiliriz yani savaşı durdurabiliriz, Kürt halkına Türkiye Cumhuriyeti barış teklif edebilir. O zaman, bütün bu fantastik projelere gerek kalmaz. Yıkıma ayırdığınız kaynakları yaşama aktarabilirsiniz.” dedi.

 


Untitled-1Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu kanun tasarısıyla ilgili olarak hem bizim grubumuz adına teklifin bütünü üzerine konuşan Garo Paylan arkadaşımız hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Zekeriya Temizel, çok açıkça anlattılar. Bence tane tane, hiç kimsenin anlamadım diyemeyeceği kadar açık bir biçimde neden böyle bir yasayla öngörülen hedeflere ulaşılamaz, neden bu hedefler Türkiye’nin gerçek iktisadi varlığı çerçevesinde ortaya bile konulamaz; bütün bunları anladık. Fakat, öyle görüyorum ki bunların anlaşılmadığını hep beraber anlayacağız çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu buna “evet” diyecek, onu şimdiden biliyoruz.

Ancak, gene de zaman boşa geçmesin, birkaç şey söyleyeyim: Daha önce pek çok öngörüde bulunulmuştu, 15 Temmuz öncesinde. 2015’ten başlayarak hem Orta Doğu’yu yakından izleyen analistler hem de genel olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin dış işlerine yakın düşünce kuruluşlarında çalışan kişiler 2016 yılında Türkiye’de bir darbe beklenebileceğini yazıyorlardı. Genel olarak Meclis, Hükûmet, hatta politik partiler -kendi partimizi de katarak söyleyeyim- bu öngörüleri çok fazla kale almadık fakat çok çarpıcı bir biçimde 2016 Temmuzunda, 15 Temmuzda çok sert bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bu analizciler analizlerini iki şeye dayandırıyorlardı. Bir: Türkiye’nin gerilemekte olan iktisadi durumu. İkincisi: Çok büyük ölçüde sermaye açığını kapatmak için uluslararası sermaye akışına ihtiyacı olmasına rağmen, uyguladığı diplomasi, dış politikayla bu sermaye açığını da kapatamayacak olmasının çok büyük bir iktisadi sıkıntıyı da beraberinde getirdiğini söylüyorlardı. Biz ihtimal vermedik ama birinci ihtimal gerçekleşti. Öyle görülüyor ki biz ihtimal vermesek de ya da siz ihtimal vermeseniz de ikinci ihtimal de gerçekleşecek çünkü ortaya koyduğunuz proje aslında bu problemi katlayarak sürdüren bir proje. Bunun herhangi bir iktisadi rasyoneli yok, bunu hepimiz biliyoruz. Tutarlı bir iktisadi çerçeve içerisinde anlaşılması mümkün değil. Dış borç kapasitesini 2 katına çıkartacak bir varlık yönetimi projesi aslında bir halüsinasyondan ibaret olabilir sadece. Ancak, bu belli ki karşımıza çıkacak. Peki, bunun gerekçesi ne olabilir? Niçin peki bu kadar olmayacak bir şeyi oldurmak için bir kanun çıkarılır. Ben bunun iki sebebi olduğunu düşünüyorum: Birincisi, aslında, bugün, Türkiye’de iktisadi çevrimi sağlayan şey sadece ve sadece inşaat sektörünün hormonlu büyümesidir. Bu buna katkıda bulunmayı esasen öngörüyor. İkincisi, “2023 hedefleri” denilen hedefler ekonominin rutin işleyişi içerisinde yakalanamaz yani Kanal İstanbul yapılamaz, öteki mega projelerin hiçbiri bu varlıklar çerçevesinde gerçekleşemez. O yüzden, Türkiye’nin geleceğinden alarak bugününe katıp “Acaba bunun içinden çıkabilir miyiz?” diye bir çare bulunmaya çalışılmıştır. Bunun çare olmadığını, bunun iktisadi sıkıntıları durmaksızın artıracağını, cari açığı yükselteceğini, bunu daha kırılgan hâle getireceğini hep birlikte görebiliriz.

O nedenle, ben diyeceğim ki aslında, bu fantastik işlerle uğraşmak yerine iki şey yapabiliriz: Birincisi, Türkiye’de dış yatırım çekmek için dahi siyasi durumu iyileştirebiliriz, daha geniş bir demokrasi yaratabiliriz. İkincisi, yurttaşların, iktisadın, toplumun, siyasetin yönetilmesine daha etkin bir biçimde katılmasının kapısını açabiliriz yani savaşı durdurabiliriz, Kürt halkına Türkiye Cumhuriyeti barış teklif edebilir. O zaman, bütün bu fantastik projelere gerek kalmaz. Yıkıma ayırdığınız kaynakları yaşama aktarabilirsiniz. Bunu niçin yapmıyoruz? Çünkü, içinden çıkılmayacak bir sarmalı Türkiye devletinin bütün geçmiş rasyonellerini devralmış, kendisi devletleşmiş bir parti tarafından yönetiliyoruz; onun için. Umarım partinizin sonu devletin sonu olmayacaktır.(Tutanakta bu cümle sehven “Umarım devletin sonu partinizin sonu da olmayacaktır.” şeklindedir ancak esasen anlatılmak istenen yukarıda ifade edilendir.)