AKP, Kürt Katliamları için Önünü Açmasa, DAİŞ Türkiye’ye giremezdi

Ertuğrul Kürkçü, AKPM’de “DAİŞ Terör Örgütünün Finansmanı: Öğrenilen dersler” başlığında açılan oturumda söz alarak: “Türk hükümetleri Kürtlerin kurtuluş hareketinin ilerlemesini önlemek maksadıyla DAİŞ’in Suriye ve Irak Kürtleriyle Ezidilere yönelik katliamlara giden yolunu açmış olmasalar, DAİŞ Türkiye’nin sosyal dokusuna da nüfuz edemeyecekti.” dedi.

Sayın Başkan, Sevgili Arkadaşlar,

Raportöre, son yirmi yıldır yerleşik dünya düzenine olağanüstü ve sıra dışı bir sorunsalla meydan okuyan DAİŞ ve benzeri örgütlerle etkin bir şekilde mücadele etmek üzere kapsamlı bir yaklaşım ortaya çıkarılmasına zemin hazırlayan raporu için  teşekkür etmek isterim.

DAİŞ ve diğerleri,  hemen tüm çağdaş muhalefet formlarının izlediği düşünce çizgisinin aksine, yeni bir dünya düzeni vaad etmiyor ve bunun için savaşmıyorlar. Onların vaadi ölümdür! Onlar, İslam inancını yapıbozuma uğratıp tadil ederek kurguladıkları, bu dünyadan öte dünyaya geçişe dair bulanık ideolojileriyle “şehadete” hızlıca  giden bir yol sunuyorlar. “Şehadet” kavramı bireyin İslam uğruna savaşta ölümünü bütün değerlerin doruğu olarak kucaklıyor -cihad uğruna ölmek insanın kurtuluşunun en yüce biçimi oluyor.

Yüzlerce üyesini DAİŞ intihar saldırılarında kaybetmiş bir siyasi parti ve bir siyasi hareket adına konuşuyorum. HDP’ye yakın 33 insan 2015 yazında Şanlıurfanın Suruç ilçesinde bir DAİŞ intihar saldırısı sırasında öldürüldü. 10 Ekim 2015’te, Kasım erken seçimleri arefesinde Kürt sorununun barışçıl çözümüne destek olmak amacıyla Ankara’da on binlerce insanın katıldığı yürüyüşe yönelik ikili intihar saldırısında da 103 barış taraftarı katledildi. Bu intihar saldırılarını araştırırken şunu ortaya çıkardık: Bütün saldırganlar DAİŞ üyesiydiler,  daimi olarak polis gözetimi altındaydılar, yola çıktıktan katliam alanlarına varıncaya kadar bütün hareketleri polis tarafından izlenmişti.

Böylece DAİŞ ve benzeri örgütleri ortaya çıkartan -raporun yarı-saydam bir filtrenin ardından baktığı- iki ana nedenle yüzleşiyoruz:  Birincisi, Afganistan, Irak ve Suriye’de rejim değişikliği gözeterek cihatçı muhalefet hareketlerine verilen dolaylı ya da dolaysız Amerikan desteğinin, İslami hareketlere ulus devletler içinde özerk bir varoluş için gereken ilk yakıtı para, silah, lojistik ve askeri doktrin ile sağlamış olmasıdır. Hikaye 1980’lerde devreye sokulan Yeşil Kuşak stratejisiyle başlıyor. DAİŞ, El Kaide’den doğmuştur.

İkinci önemli neden, Frantz Fanon’un “dünyanın lanetlileri” dediği hiçbir gelecek umudu olmayan milyonlarca genç erkek ve kadının Ortadoğu ve Arap dünyasında 21. yüzyıl koşullarındaki sefaletidir.

ABD ve Batılı büyük devletler Soğuk Savaş sırasındaki bölgesel ve küresel nüfuz kavgasında maşa olarak İslamcı muhalefet hareketlerini desteklemese ve onları varlıklarını güçlendirmek için silahlandırmış olmasalar, Soğuk Savaş sonrasında da her ne pahasına olursa olsun Irak ve Suriye’de rejim değişikliği peşinde koşmaktan kaçınabilmiş olsalardı, DAİŞ hiçbir zaman bu haliyle ortaya çıkmış olmayacaktı.

Ve bu ülkelerdeki vekalet savaşları, sınırlı ekonomik kaynakları ve alt yapıları yok etmese ve ülkelerin topyekün çöküşüne yol açmasa  DAİŞ, Irak ve Suriye’den ve dünyanın dört bir yanından çıkagelen binlerce “desperado”yu saflarına katmayı başaramayacaktı.

Ve Türk hükümetleri Kürtlerin kurtuluş hareketinin ilerlemesini önlemek maksadıyla DAİŞ’in Suriye ve Irak Kürtleriyle Ezidilere yönelik katliamlara giden yolunu açmış olmasalar, DAİŞ Türkiye’nin sosyal dokusuna da nüfuz edemeyecekti.

Askeri zaferler, DAİŞ’in askeri makinesini ezebilir ama DAİŞ’in kökünü kazımak için asıl ihtiyacımız olan şey, genç erkek ve kadınları kurtuluşu kendileri ve herkes için ölümde aramaya iten toplumsal eşitsizliklere karşı küresel bir zaferdir.

ENGLISH:

Mr. President and dear colleagues,

I would like to thank the rapporteur for preparing the ground for bringing about a comprehensive approach in order to effectively combat DAESH and similar organizations who in the last two decades have been challenging the established world order with an exceptional and unconventional problematic. DAESH and others, contrary to the line of reasoning of almost all modern forms of dissent, are not promising and fighting for establishing a new world order. Their promise is death. Deconstructing and modifying the Islamic creed in order to provide an obscure ideology of transition from this-world to the other-world they provide a rapid passage for martyrdom, a concept which embraces death of the individual fighting for Islam as the climax of  all values -death during jihad is the ultimate form of human liberation.

I am speaking in behalf of a political party and a movement hundreds of whose members have fallen victim to DAESH suicide attacks. 33 HDP affiliates in 2015 have fallen victim to DAESH suicide attack in the Suruç district of Şanlıurfa, and 103 pro-peace demonstrators on 10 October 2015 ahead of November snap elections were killed during a twin suicide attack in the midst of tens of thousands strong march in support of a peaceful solution to the Kurdish question.

What we have found investigating into these suicide attacks is that all perpetrators belonged to DAESH, were permanently monitored by the Turkish police, their movements were followed from their point of departure to the massacre scene.

Then we are faced with two major causes from which DAESH and similar organizations stem  which the report looks from behind a translucent filter.

The first is the direct or indirect United States support to jihadist opposition movements with an eye to regime change in Afghanistan, Iraq and Syria which provided the Islamist movements initial fuel for autonomous existence within nation-states, with money, arms, logistics and military doctrines. The story begins with the Green Belt strategy put into operation in the 1980s in the Middle East. DAESH is the offshoot of El Qaida.

Second major cause is the plight of millions and millions of young men and women in the Middle East and the Arap world wihout any hope for a future, who with the 21st century terms comprise the mass of the wretched of the Earth, in Frantsz Fanon’s words. 

DAESH would have never appeared in this form should the US and the western big powers had not supported Islamist opposition movements and arm them to  stregthen their existence as proxies in the fight for regional and global influence during the Cold War and if they would have refrained from regime change in Iraq and Syria for any price.

And DAESH would not be able to recruit thousands of desperados from Iraq and Syria and from acrosss the globe should  the proxy wars in these countries had not destroyed the limited economical resources and substructures and lead to total collapse of those countires.

And DAESH would not be able to penetrate into to social fibres of Turkey should the Turkish governments  had  not cleared  their way to massacre the Kurds and Ezidis of  Syria and Iraq in order to block the progress of Kurdish liberation movement.

Military victories may crush the military machine of DAESH but what we need to eradicate DAESH is a global victory against social inequalities which push young men and women  seek salvation in death for themselves and death for all.