AOÇ’yi, Ankara’nın doğa hazinesi ve kültürel miras olarak geri kazanmalıyız.

Kürkçü, TBMM Genel Kurulu’nda Atatürk Orman Çiftliği üzerine yaptığı konuşmada: “Belki de gelecek kuşaklar Adalet ve Kalkınma Partisinin on altı yılı mirası olarak bu ucubeyi seyrederek tarihe sizin bıraktığınız izleri burayı bir tür zaman içinde yolculuk alanı olarak görecek, değerlendirecek ve “Meğer Ankara, meğer Türkiye, meğer bu ülkenin tarihi, kültürü, doğası neler çekmiş ve bunlardan nasıl kurtulmayı başarabilmişler?” diye hayretle ve dehşetle bu müzede gezecekler. Bu müze hepimize hayırlı ve uğurlu olsun!” dedi. 

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biz bu maddenin tamamen bu tekliften çıkarılmasını istiyoruz. Sebebi, son derece açık. Aslında, kurulduğunda 55 bin dekar olan ama şimdi 33 bin dekara kadar düşmüş ve neredeyse topraklarının yarısı kâr amacı ya da prestij için yağmalanmış ve amacı dışında kullanılmış olan bu alanın Ankara için sadece bir tabiat mirası değil aynı zamanda bir kültür mirası olarak da korunması gerektiği konusunda en ufak bir şüpheye yer olmadığını düşünüyoruz.

Bugünkü hâliyle, üzerinde bir önceki Belediye Başkanı Melih Gökçek’in fantezilerinin de bir parçası olan ama aslında şımarıklık, kibir, değer bilmezlik, aklına eseni yapmak, başına buyrukluk, hepsinin, bir ahlakın ve bir kültürün, bir sonradan görmeliğin eseri olarak ortaya çıkmış olan bu felaketin, şimdi, bir şekilde baştan defedilmesi için buranın birkaç ticari şirkete devredilerek bu yükten kurtulunabileceği düşünülüyor. Bence, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işe el koymalı ve bu doğa ve kültür mirasını yeniden sahiplenmek için aslında ne kadar masraf yapılabiliyorsa hepsini yapmalı, bütün bu yapıları yıkmalı, orayı yeniden bir doğa hazinesi olarak Ankara’nın ortasında bütün halkın… Nüfusu Ankara’nın 1 milyon bile değilken son derece ferah, fersah bir yer olan bu alanın şimdi artık 4-5 milyonluk bir şehrin orta yerinde muazzam bir halkın rekreasyonu için, kültürel mirası gözlemesi için, bütün bunların içerisinde kendini yeniden üretmesi için bir imkân olarak Ankara’ya geri kazandırmalıdır, hediye etmelidir. Zararın neresinden dönülse kârdır.

Burası, hepiniz biliyorsunuz, cumhuriyetin ilk yıllarındaki kamu kaynaklarını kullanarak kalkınma ve modernleşme hamlelerinin nişanelerinden biriydi. Doğrusu ben bir çocuk iken, ilkokul öğrencisiyken Ankara’da benim gibi çocukların her hafta sonu gitmeyi özlemle bekledikleri yer burasıydı. Ankara’nın biricik rekreasyon alanıydı ve onlarca kuşak buradan geçerek büyüdü ve kendisini doğayla ve aynı zamanda yeni bir yaşam alanıyla, yeni bir yaşam perspektifiyle tanıştıran buradan geçti. Bunlar çok eskide kalmış olabilir ama daha iyi ya, “miras” dediğiniz zaten böyle bir şeydir. Bu zihniyeti, bu hamleyi, Türkiye’nin geçtiği bu dönemi hatırlamak, görmek, değerlendirmek için bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi? O nedenle, bence bu masrafa katlanılsın, buradan çıkılsın ve bütün bu iğrençlikler yıkılarak yeniden eski sadeliğiyle bu alan Ankara’ya geri gördürülsün, bizim diyeceğimiz budur.
O nedenle, bu torba yasanın içerisinde belki eski döneme yönelik bir öz eleştiri olarak da okuyabiliriz bu tedbiri ama işte piyasacılığın öz eleştirisi yine piyasacılık şeklinde oluyor. “Burayı, bu kamu alanını berbat ettik, bundan geri dönüyoruz.” demek yerine “Mademki bu kamu alanı berbat edildi, bari sermaye bundan kâr etsin, yükü bize kalmasın.” denilerek bu yasa önümüze getirilmiş oluyor. O nedenle sevgili arkadaşlar, ben tabii ki biliyorum adım gibi bu söylediklerim, ne kadar “Ya, aslında o kadar da yanlış bir şey değil.” diye düşünülse de gereği öyle yapılmayacak ve bu yıkıntı, bu yıkım, sizin kendi tabirinizle kente olan bu ihanet bir şekilde devam edecek.

Sevgili arkadaşlar, bütün bunların bir bedeli olacak. Aslında belki de Ankara’nın ortasına dikilmiş bulunan bu ucube Cumhurbaşkanının “ucube” diye yıktırdığı heykellerin yanında hakikaten bir ucubeler rekoru kırarak Ankara’ya sizin tarafınızdan hediye edilmiş bir şeydi. Şimdi bunu Ankara’da muhafaza ederek bunun lanetinden kurtulabileceğinizi sanmanız bence büyük bir hayal ve büyük bir yanılgı. O yapılar, o ucube Ankara’nın ortasında… Belki de şöyle olacak: Benim beklediğim ve benim istediğim bir tür doğa ve kültür müzesi olarak, böyle bir miras alanı olarak bu alan kendini koruyamayacak ama belki de en büyük kötülüğü bunu muhafaza ederek kendinize yapmış olacaksınız. Belki de gelecek kuşaklar Adalet ve Kalkınma Partisinin on altı yılı mirası olarak bu ucubeyi seyrederek tarihe sizin bıraktığınız izleri burayı bir tür zaman içinde yolculuk alanı olarak görecek, değerlendirecek ve “Meğer Ankara, meğer Türkiye, meğer bu ülkenin tarihi, kültürü, doğası neler çekmiş ve bunlardan nasıl kurtulmayı başarabilmişler?” diye hayretle ve dehşetle bu müzede gezecekler. Bu müze hepimize hayırlı ve uğurlu olsun! (HDP sıralarından alkışlar)