“Bu İnsan Hakları Kurumu Ancak Cenazeleri Defneder”

Ertuğrul Kürkçü, İnsan Hakları Kurumu yasa tasarısının bu haliyle işlevsiz olduğunu dile getirdi, kurumun bu haliyle ancak cenaze defnedebileceğini söyledi.

 

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu maddeyle ilgili değişiklik önergesinin anlamı hakkında iki şeye dikkat çekmek isterim. Birincisi, Paris İlkeleri’ne uygunluğundan söz edildi, değil. Şundan ötürü: Paris İlkeleri, ulusal kurumlara hükûmetler karşısında güç, imkân ve hareket kabiliyeti sağlanmasını öngörüyor. Bizim kurumun görevlerini tanımlayan maddeler ise aslında insan hakları konusunda bir araştırma yapmakla görevlendirilmiş bir dernekten daha fazla bir göreve sahip değil.

Paris İlkeleri açıkça söylüyor: Hükûmete, parlamentoya ve diğer bütün ilgili organlara, görüş, tavsiye ve raporlar vermek, sunmak, insan haklarının korunması ve yaygınlaşması için yargının düzenlemesiyle ilgili hükümler öngörmek, yeni yasaların kabul edilmesini, yürürlükteki yasaların uyumlu hâle getirilmesini, vesaire, vesaire, vesaire; gidiyor. Yani Hükûmet karşısında, Parlamento karşısında İnsan Hakları Kurumunun eline güçlendiriyor. Burada yazıldığı gibi, araştırmalarda ve incelemelerde bulunmakla sınırlı bir görevi olan bir kuruma niye yargıçları koruyan yetki verilecek? Bu kurumun başına, bu üyelerin başına hiçbir şey gelmez ki, zaten Hükûmet tarafından seçiliyorlar ve zaten sadece pasif, reaktif bir davranış içerisinde bulunuyorlar. Oysa, gerçekten bu İnsan Hakları Kurumunun bütün üyelerine hem bu gücü vermek hem de şu yetkiyi vermek gerekir idi: İhlal vakalarına Hükûmetin dikkatini çekmek, Hükûmetin tavrına ilişkin görüş bildirmek… Hükûmetle bu kurumu karşı karşıya koymak icap ederdi ama bu yapılmadı. Böylelikle, şimdi karşımızda Hükûmet karşısında boynu eğik bir kurum var.

2’nci madde daha önemli. 2’nci madde, bu kuruma insan hakları ihlalleriyle karşılaştığı her durumda sadece Hükûmete ya da yargıya ihbar ve şikâyette bulunma hakkı ya da yetkisi tanıyor. Oysa, Paris İlkeleri çok açık, uygun gördükleri insan hakları ihlalleri vakalarına el koyarlar.

Arkadaşlar, bunun Türkçesi şu demektir: Şanlıurfa Cezaevinde insan haklarına aykırı bir muameleyi haber aldığımızda oraya gireriz, kapıyı açarız, o müdürün yakasından yakalar onu yargıya teslim ederiz. Hükûmete “Ne olur, bunu yapar mısın?” diye yalvarırız demek değildir. Eğer bu güce sahip olursa bunun bir imkânı var. Bizler milletvekili olarak, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri olarak dahi bu cezaevine girerken büyük güçlükler çektik. Ne zaman 8’imiz bir araya geldik, ne zaman valilik üzerinden oraya ulaştık o zaman o kapılar açıldı; yoksa trafik polisleri bile bizim yolumuzu kesip, bize cop gösterdiler.

Şimdi, idarenin eli bu kadar güçlenmişken, polisin bu kadar sınır tanımaz bir güce kavuşturulduğu bir durumda İnsan Hakları Kurumu üyelerine hem güç hem yetki hem de kendisine cop kaldıran polisi yakalayıp, orada yargıca teslim etme yetkisini sağlamanız gerekir.

Görüyorsunuz televizyonlarda hoşunuza gidiyor mu? İnsanlara meydan dayağı çekiliyor saatlerce, saatlerce, saatlerce. İnsan Hakları Kurumu üyesi bunu gördüğü zaman ne yapacak bu yasaya göre? Gidecek şikâyet edecek en yakın polis karakoluna. Onlar da diyecekler ki “Sen de gel.”

Şimdi, böyle bir ilişki olamaz. O yüzden İnsan Hakları Kurumunun hem görevleri açık, sarih olarak tanımlanmalıydı hem takip edeceği hak ihlalleri çeşitleri açıkça belirtilmeliydi hem de onun el koyma yetkisinin altı burada açıkça ortaya konmalıydı. Bunlar şakadan, akla öyle geldiği için, telaffuz bunu gerektirdiği için konulmuş değil, dünya çapındaki deneyimin sonucu.

Hükûmet kadar eli güçlü bir başka kurumla Hükûmet kuvvetlerinin uygulamalarının dengelenmesi için bu kurumlara ihtiyaç var. Ama burada pasif, Hükûmet karşısında boynu eğik ve ancak reaktif davranabilen bir kuruluşla deminden beri arkadaşlarımızın saydığı ihlallere sadece ortak olur bu kurum. Cezaevlerinde, karakollarda, sokaklarda polisin, askerin, gardiyanın zulmüne uğrayan hiç kimsenin yardımına koşamaz. Sadece onların cenazelerini defneder, arkalarından ağlar. Böyle bir İnsan Hakları Kurumu bize hiç lazım değil arkadaşlar.