Cezaevlerindeki tutsakların sağlık durumlarının tespitine ilişkin araştırma önergesi

Ertuğrul Kürkçü’nün cezaevlerinde ağır hasta durumda bulunan mahkumların hastalık durumlarının ve derecelerinin göz önünde bulundurularak durumlarının tespiti ve salıverilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Meclis Araştırması açılması talebine buradan ulaşabilirsiniz.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Cezaevlerinde ağır hasta durumda bulunan mahkumların hastalık durumlarının ve derecelerinin göz önünde bulundurularak durumlarının tespiti ve salıverilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Ertuğrul KÜRKCÜ                                                                                                                                    Mersin Milletvekili

 

GEREKÇE:

Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü resmi verilerine göre, 2000’den 2011 yılına kadar cezaevlerinde toplam 943 hasta hükümlü ve tutuklu yaşamını yitirdi. Sadece 2010 yılında hastalık nedeniyle hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 161’i buldu. 2011 yılında ise cezaevlerinde ölen tutuklu sayısı son olarak 31’i buldu.

Ceza infaz kurumlarının gerek sağlık ekibi gerekse tıbbi donanımının yetersizliği, tutsak hastaların hastaneye sevklerinde prosedürlerden kaynaklanan sorunlar, hastanelere gidiş gelişlerin eziyete dönüşmesi, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûm koğuşlarının olmaması veya yer bulunmaması ve cezaevlerindeki hasta tutsakların zamanında teşhisi ve tedavilerinin yapılamamasından dolayı tutuklu hastalarda geri dönülemez bir sağlık sorununa yol açmaktadır. AİHM teşhis ve tedavisi geç başlatılan ve haklarında yasal mevzuatın uygulanmasında gecikilen mahkûmlar için, cezaların infazını cezaevinde devam edilmesi halinde bu durumun işkence sayıldığı yönünde karar vermiştir. Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi ise 2010 yılında yayınladığı ve cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sağlık koşulları ile ilgili raporunda “Cezaevi koşullarında iyi bir şekilde tedavi edilemeyecek ciddi bir hastalığı bulunanların, ağır bir sakatlığı olanların, ciddi mental hastalığı olanların ve kısa süreli ölümcül durumda olanların cezaevi koşullarında kalmaması gerektiğini” ifade etmektedir.

Türkiye cezaevlerindeki hasta tutukluların yetkili kurumlar tarafından raporlandırma ve tedavi süreçleri adeta bir işkenceye dönüştürülmekte, Adli Tıp Kurumu çoğu zaman mesleki kurallara uygun davranmak yerine siyasi tavırla hastalara yaklaşmaktadır. Adli Tıp Kurumu, ölüm döşeğinde iken özgürlüklerini bekleyen Güler Zere, Ali Çekin, İsmet Ablak ve daha birçok tutsak hakkında verdiği insani ve vicdani olmayan kararları dolayısıyla güvenilirliliğini ve tarafsızlığını yitirmiştir. Antalya Cezaevi’nde ileri evre mide ve yumurtalık kanseri dolayısıyla yöneticilerin duyarsızlığı ve gerekli yasal işlemleri hasta lehine kullanmaması dolayısıyla Gülay Çetin adlı tutsak yaşamını yitirmiş, daha sonra ise Erzurum H Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan kanser hastası Mehmet Aras, mide kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmiştir. Bilirkişi ve bilirkişilik siyasal ve sosyal kaygılar taşımadan tamamen tarafsız ve bilimsel hareket etmesi gereken bağımsız kurumlar tarafından yürütülmesi gerekmektedir.

Cumhurbaşkanı’nın af yetkisinin olduğunu ve bunun yakın zamanda dört hasta mahkumun için kullandığı kamuoyunca bilinmektedir. Ancak siyasi mahkumların bu konuda sayısız başvurusu olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı adli mahkumları affederek  mahkumlar arasında çifte standart uygulandığı şüphesini doğurmuştur.

Ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler çerçevesinde sorumluluğunu yerine getirmeyen kurumlar insanlık adına suç işlemektedirler. Bir insanlık ayıbına dönüşen bu konunun çözümüne yönelik olarak, cezaevlerinde ciddi sağlık sorunu olan hükümlülerin ceza infazlarının ertelenmesi, son günlerini yaşayan mahkumların sevenleri ve dostları ile buluşmalarının sağlanması amacıyla meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.