İnternet koruculuğu yasasına boyun eğmeyeceğiz

Bu yasa beş para etmez, bu yasanın savunulacak herhangi bir tarafı yoktur. Daha önce de söyledik, bu yasa Türkiye’yi dünyada İnternet yasaklarıyla, ifade özgürlüğü sınırlarıyla tanınmış devletlerle aynı sıraya sokacaktır.

interSayın Başkan, sevgili arkadaşlar; burada biraz, aslında, beyhude konuşuyoruz. Çünkü ispat etmeye çalıştığımız antidemokratiklik, otoriterlik, uluslararası normlara aykırılık; bunların hepsi aslında birer bedahet. Yani bunu biz de biliyoruz, kamuoyu da biliyor, bu yasayı gündeme getiren parti de, Hükûmet partisi de bunun böyle olduğunu biliyor. Bile bile bu yasa çıkartılacak. Çünkü aslında Adalet ve Kalkınma Partisi kurmayları şöyle düşünüyorlar: “Seçimlere kadar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar -ki belki genel seçimler onunla birleşecek- biz bu yasayı çıkartırız. Bu yasa Anayasa Mahkemesinde görüşülünceye kadar, Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrilinceye kadar bu yasa hükümleri geçerlidir. Böylelikle, eninde sonunda geri dönecek olsa da bu yasa, biz bu Firavun tavrını sürdürerek sosyal medyayı kontrol altına alabiliriz, muhaliflerimizi buradan kıstırabiliriz, aleyhimize yapılabilecek herhangi bir yayının önünü kesmiş olabiliriz, savcıların önüne kanıt ya da resen onları harekete geçirebilecek suçlamaların gelmesini önleyebiliriz.” Bundan başka hiçbir amacı yoktur bu yasanın.

Bu yasa beş para etmez, bu yasanın savunulacak herhangi bir tarafı yoktur. Daha önce de söyledik, bu yasa Türkiye’yi dünyada İnternet yasaklarıyla, ifade özgürlüğü sınırlarıyla tanınmış devletlerle aynı sıraya sokacaktır. Fakat -yanlış anlaşılmasın, geçen gün de bunu söyledik- İran ya da Çin, bunlar Türkiye’den daha az önemli ülkeler değiller. Ancak bu ülkelerin devletleri halklarıyla bir toplumsal sözleşme yapmadılar; onlara, sizin ifade özgürlüğünüzü, iletişim özgürlüğünüzü garanti ediyoruz demediler, böyle bir taahhüdün altına girmediler. O yüzden, orada o yasakların olup olmaması doğrudan doğruya o ülkelerin halklarıyla devletleri arasındaki bir mesele. Türkiye’de ise devlet ile toplum arasında böyle bir sözleşme var. Bu sözleşme üstelik Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle birleştirilmiş, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesi’yle ortaklaştırılmış, bütün uluslararası anlaşmalarla ortaklaştırılmış olduğu için Türkiye’yi yönetenler, şimdi bunun daha gerisindeki bir yasayı çıkartmaya tevessül bile etmemelilerdi; ediyorlar. Böylelikle Türkiye’yi değil, aslında kendilerini bu otoriter rejimlerle aynı hizaya sokuyorlar.

Şimdi, buradaki en kritik mesele, halkın, bizlerin, Hükûmetin dışında aslında bu yasanın yürütülmesi, Türkiye’deki büyük İnternet servis sağlayıcılarına, Vodafone, Turkcell, Türk Telekom gibi şirketlere dayatılmış durumdadır. Ticaretle, sektörel gelişmeyle, sektör uzmanlığıyla hiçbir ilgisi olmayan bir birleşmeye bu büyük oyuncular razı olacaklar mıdır? Müşterilerinin bilgisini devlete peşkeş çekecekler midir, onların ihbarcısı olacaklar mıdır? Tıpkı Kürdistan’da aşiretlere dayatılmış olan koruculuk gibi bu İnternet koruculuğu işini “küresel dünya, küresel medeniyet” diye car car car konuşan bu şirketlerin yöneticileri kabul edecekler mi etmeyecekler mi mesele budur. Onların boynu Hükûmet karşısında büyük olasılıkla eğik olabilecektir ama müşterilerinin onlardan başka bir yere gitme hakkını da böylelikle bu yasa ellerinden almaktadır. O nedenle bu İnternet koruculuğu yasasına ne şirketler ne halk ne biz boyun eğmezsek Hükûmeti kendi kaderiyle baş başa bırakabiliriz. Gerçeklerden korkmak, gerçeklerden kaçmak Hükûmeti akıbetinden kurtaramayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi rejimi, Hükûmeti bütün öteki despot hükûmetler gibi sonunu tarihin çöplüğünde bulacaktır. Güle güle arkadaşlar! Oy veriyorsanız size de onlarla beraber güle güle!(05.02.2014-Ertuğrul Kürkçü’nün TBMM’de İnternet yasaklarına karşı yaptığı konuşmanın tutanağı)