Kürkçü: Şakran Cezaevi’nde mahkumlar yurttaş değil düşman!

Kürkçü, TBMM’deki basın toplantısında İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ile birlikte katıldığı İzmir/Aliağa/Yeni Şakran Cezaevleri Kampüsü’ndeki incelemelerde karşılaştığı “ağır hak ihlalleri”ni kamuoyuyla paylaştı.

 
sakran cezvİnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun Cezaevleri Alt Komisyonu ile İzmir Aliağa/Yeni Şakran Cezaevleri Kampüsü’nde yaptığımız incelemelerde kaygı verici hak ihlalleriyle karşılaştık. Yöneticilerin ihlal ve kusurları komisyondan gizlemek, kaçırmak ve birbirlerini kollamak için zincirleme işbirliği içinde çalıştıklarını gözlemledik.

 

Bu ihlaller arasında en çarpıcı olanı 2 No.lu T Tipi Cezaevi’nde 28 Aralık’ta 11 mahpusun “arama” bahanesiyle 50 gardiyanın saldırısına uğrayarak yaralanmalarıydı. Bu saldırıyla ilgili haberler, sonraki günlerde çeşitli yayın organlarında da yer almıştı.  Ancak, komisyon 4 Ocak 2013 Cuma günü, öğle vakti cezaevine geldiğinde, Veysel Yakar, Faruk Baysu, Yusuf Çetinkaya, Vahdettin Yalçıner, Tuncay Coyrat, Habip Güler, Mustafa İlke, Cemal Belge ve ne yazık ki adlarını saptayamadığımız diğer üç hükümlünün önceki gece yarısı -Komisyon İzmir’deki Polis Merkezleri’ndeki incelemelerini bitirdikten sonraki saatlerde- apar topar Kırıklar F-Tipi Cezaevi’ne nakledildiklerini öğrendik.

 

Bu naklin mahpusları ve olası yakınmalarını heyetten kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğini söyleyerek mahpuslarla görüşme konusunda ısrarlı olmam üzerine İzmir milletvekili Hamza Dağ ile birlikte heyetten ayrılarak Kırıklar Cezaevine gitmemize olanak sağlanmak zorunda kalındı.

 

Hamza Dağ ile birlikte Veysel Yakar, Faruk Baysu, Yusuf Çetinkaya, Vahdettin Yalçıner ve Tuncay Coyrat ile görüştük. Zaman darlığı nedeniyle diğer mahpuslarla görüşemeden cezaevinden ayrılmak zorunda kaldık.  Edindiğimiz bilgilere göre Aliağa 2 No.lu T-Tipi Cezaevi İkinci Müdürü İsmail Bingöl ile Başgardiyan İsmet Çatal ve Gardiyan Nedim Albayrak’ın yönlendiriciliğinde 50 gardiyan, genel bir uygulama, ya da herhangi bir olağan dışı gerekçe olmadığı halde 28 Aralık günü bu mahpusların kalmakta olduğu koğuşa doluşarak hakaret ve küfürler eşliğinde ayakkabılarını çıkarmaya zorlanmış, bu yersiz ve onur kırıcı davranışa itiraz edince de coplar, tekme ve yumruklarla darp edilmişlerdi.

 

Mahpusların verdiği bilgiye göre, görünür hiçbir neden olmaksızın gerçekleşen saldırı sırasında Başgardiyan İsmet Çatal,  mahpuslara ısrarla şu soruları soruyordu: “Neden savaşı durdurdunuz lan, neden hükümeti kurtarıyorsunuz?”

 

Aynı başgardiyanın komisyonun incelemeleri sırasında alt-komisyon başkanı Murat Yıldırım’a karşı da saldırganca konuşma ve davranışlarına da tanık olduk.

 

Mahpuslar,  Cezaevi Müdürü’nden daha çok inisiyatif ve güç sahibi olduğunu söyledikleri Başgardiyan İsmet Çatal’ın önümüzdeki günlerde Aliağa Cezaevi’nde benzer provokasyonları sürdürmesinin olası olduğunu ve Kırıklar’a nakledilmelerinin belki de hayatlarını kurtarmış olabileceğini söyleyerek, “barış” arayışlarının yoğunlaştığı önümüzdeki günlerde PKK hükümlülerinin kaldıkları diğer cezaevlerinde de aynı türden provokasyonların gerçekleşmesinden kaygı duyduklarını anlattılar.  Bu beyanları İzmir milletvekili Hamza Dağ ile birlikte dinledik.

 

Bunun dışında, Aliağa T-Tipi Cezaevinde ve Kadın Cezaevinde –Hamza Dağ ile ben Kırıklar’a gittiğimiz için Çocuk Cezaevi incelemesine katılamadık-  kuruma girişte bütün mahpusların son derece onur kırıcı ve zalimane bir şekilde arandıklarını, çırılçıplak kalmaya zorlandıklarını, bu sırada kadın erkek fark etmeksizin mahremiyetlerinin hoyratça ihlal edildiğini konuştuğumuz kadın-erkek, siyasi-adli fark etmeksizin bütün mahpuslardan dinledik.

 

Mahpusların en çok yakındıkları uygulamalardan biri de gardiyanlar ve yöneticilerin kendileriyle iletişim kurma tarzı. Kendilerine her zaman saldırgan bir biçimde, adlarıyla değil “lan” diye hitap edildiğinden ve sistematik bir taciz altında yaşamak zorunda bırakılmaları, koğuşlarına her giriş çıkışta ayakkabıları ve ağız içlerinin aranmasının mahpusları bezdirdiğini gözlemledik.

 

Tıbbi bakım ve tedavilerinin savsaklanması ve muayene sırasında kelepçelerinin çözülmemesi ve jandarmaların muayene ve tedavi mekânlarında silahlı olarak bulunması mahpusların ortaklaşa yakındığı bir başka yıldırma ve taciz yöntemi.

 

Genel olarak Aliağa Cezaevleri Yerleşkesinde “modern” ve “düzenli” bir görünüm altında klasik zindancılık uygulamasının süregittiği ve mahpusların hak sahibi yurttaşlar değil, düşman olarak görüldüklerini saptayarak ve halkı, mahpus yakınlarını, insan hakları kuruluşlarını ve yetkilileri uyarmak isterim.


Ertuğrul Kürkçü

Mersin Milletvekili

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi