Siz artık tarihe, maziye aitsiniz, gelecek bizim olacak.

Esasen bu, gençliğine karşı harp açan bir devletin ve Hükûmetin yasasıdır. Bu harbin kazanılamayacağını size anlatmaya çalışıyoruz fakat anlamak istemiyorsunuz. O zaman, dönün önceye bakın

poşu

HDP Onursal Başkanı TBMM kürsüsünde poşusu ile, bu yasa geçtiğinde kendisi gibi giyinenlerin devlet için nasıl açık hedef haline geleceğini göstererek açıklıyor.

Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu kanun tasarısının tamamı hakkında itirazımız olduğunu biliyorsunuz.

Biraz önce Ayla Akat Ata arkadaşımız burada poşunun nasıl bir suç aletine dönüştürüleceğine dair tezini, aslında bu somut hakikati ortaya koyarken AKP’den İdris Şahin arkadaşımız oradan “Bugüne kadar poşu taktığı için mahkûm olan kimse var mı” diye sordu. Değil mi, öyle sordunuz? Aslında var. Örneğin, Cihan Kırmızıgül, başka pek çok insan, taş attığı için hapsedilen çocuklar, koşarken polisin eline geçtiği için yürekleri muayene edilen ve kalpleri hızlı çarptığı için hapse atılan bebeler. Bunların hepsi vardı, fakat bunların hepsi yasaları zorlayarak hapse atılıyorlardı. Şimdi, siz aslında getirdiğiniz yasayı bilmiyor gibi davranıyorsunuz çünkü bu yasada yaptığınız değişikliklerle “yüzlerini gizlemek maksadıyla bezle örtenlere” iki yıldan dört yıla kadar ceza veriyorsunuz. Demek ki bundan sonra yüzünü örten, poşu takan herkes mahkûm edilebilecek. Niçin? Kastını siz varsayıyorsunuz. Nereden, -neyi, niçin taktığını, niçin yüzünü örttüğünü nereden- biliyorsunuz? Mesela, şimdi, ben şu anda suç işliyorum (yüzünü poşuyla kapatıyor), değil mi? Şimdi işlemiyorum (yüzünü açıyor). Böyle mi? Siz bu yasayla beraber sadece ve sadece politik protestolara katılanları değil, mesela iş yerlerinde protestolara katılan tarım işçilerini, inşaatlarda protestolara katılan inşaat işçilerini, Egeli Yörüklerden mor yemenili Siirtli köylülere kadar, Hatay Arapları’ndan Batman’ın Kürtlerine kadar herkesi, bir emek ihtilafında, bir sosyal ihtilafta, boyunlarında, yüzlerinde poşular olduğu için pekâlâ hapse atabilirsiniz. Kasıt unsuruna siz karar verdiğiniz için siz kimi hedef alıyorsanız, onu hapsedebilirsiniz.

Şimdi, bu şartlar altında aslında pratikte şu oluyor: Bu yasayı elinde tutan Hükûmet halka karşı bir savaş açma hakkını ve yetkisini elinde bulunduruyor çünkü herhangi bir sebeple kalabalıklara, onların taleplerinin ne olduğuna bakmaksızın, sadece ve sadece giysileri nedeniyle son derece sert yaptırımlar uygulayabilir. Üstelik, bunları Terörle Mücadele Kanunu’nda yaptığınız değişikliklerle birlikte -son derece muğlak bir terimle- “terör örgütünün propagandasına dönüşen eylemlerde” bu cezaları 2 katına doğru çıkartıyorsunuz. Bunu nasıl ispatlayacağız, terör örgütünün propagandasına dönüştüğünü? Örneğin, bugün her yerde, gösterilerde, kendilerine saygı duydukları devrimcilerin posterleriyle gezen gençler, onların bir arada bulundukları yüzlerce posteri bir arada taşıyan gençlerin toplantısına pekâlâ “Terör örgütünün propagandasına dönmüştür.” diyebilirsiniz ve orada, boyunlarında poşu bulunan, atkı bulunan, fular bulunan gençleri de pekâlâ bu şekilde suçlayabilirsiniz. Bu, tamamen idarenin kastına bağlıdır, insanların, yürüyüşçülerin, devrimcilerin, gençlerin kastına değil, Hükûmetin kastına, idarenin kastına bağlıdır. Ve idare bu kastı nasıl kullandı 2011-2013 arasında sürüp giden KCK tutuklamaları döneminde. Bunları gördük. İdare kastettiği zaman, herhangi bir şeye gerek olmaksızın, bir e-maili okuduğu gerekçesiyle eski milletvekilimizi (Fatma Kurtulan) aylarca hapsetti ve şimdi, niçin üzerinde bir poşu bulunduğu için bir emekçiyi, bir inşaat işçisini, bir gösterici genci hapse koymaktan caysın?

Esasen bu, gençliğine karşı harp açan bir devletin ve Hükûmetin yasasıdır. Bu harbin kazanılamayacağını size anlatmaya çalışıyoruz fakat anlamak istemiyorsunuz. O zaman, dönün önceye bakın; Özal hükûmetlerinin kaybettikleri harplere bakın, Çiller Hükûmetinin kaybettiği harplere bakın, Mesut Yılmaz’ın kaybettiği harplere bakın, Bülent Ecevit’in kaybettiği harplere bakın. Halka karşı harp açan hiçbir yerde kazanmadı, daima kaybetti ama siz ne yazık ki kendinizi devletle özdeşleştirdiğinizden beri bu tarihin bir parçası oldunuz. Siz artık tarihe, maziye aitsiniz, gelecek bizim olacak. (HDP sıralarından alkışlar)

(Kürkçü, İç Güvenlik Paketi Önerge konuşması)