“Suruç şehitlerini saygıyla selamlıyorum, IŞİD ve onların önünü açanlar hesap vereceklerdir”

Ertuğrul Kürkçü, TBMM Genel Kurulu’nda “Bölge adliye ve idare mahkemelerinin işleyişine ilişkin” kanun tasarısı üzerine yaptığı konuşmada Suruç katliamının 2. yılını hatırlattı: “Ben bugün burada bu uğursuz IŞİD şebekesinin saldırılarında hayatlarını kaybetmiş olan Suruç şehitlerini hepinizin önünde sevgi ve saygıyla selamlıyorum ve onların yakınlarına şu vaatte bulunuyorum: İnanın ki, mutlaka, er ya da geç adalet tecelli edecek; IŞİD ve onların önünü açanların hepsi akıttıkları kanın hesabını vereceklerdir.” 
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün bu adaletle ilgili tartışmanın gene kendisine girmeden önce karşı karşıya kaldığımız son derece ciddi bir adalet tartışmasına geri dönmek istiyorum. Çünkü aslında nasıl yaparsanız yapın adaletin yerine gelebilmesi için onun bütün birimlerinin, bütün unsurlarının tam olarak çalışmasına ihtiyacımız var. Ancak yarın 20 Temmuz ve iki yıl önce yarın Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 30’u aşkın genç insan bir canlı bomba saldırısı sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdi. Ne bu saldırı ne bu saldırıya ön gelen aynı grubun gerçekleştirdiği Diyarbakır Halkların Demokratik Partisi mitingine yönelik saldırı ne de bunun ardına eklenen Ankara saldırısı bugüne kadar aydınlatılabildi. Eğer bunları aydınlatmak için yoksa adalet başka ne için lazımdır bize? Bütün bunların aydınlatılması ihtiyacı ortaya konduğunda, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu bize şunu dedi: “Biz, evet, biliyoruz bunların mevcudiyetini ama Türkiye o kadar demokratik bir ülke ki, niyetlerini de biliyoruz, fakat kendilerini patlatmadan önce onları yakalamamız mümkün olmuyor.” Böylelikle, katillerin, intihar bombacılarının belirlediği bir adalet, var olan adalet rejiminin yerine geçmiş oldu çünkü hiçbir şekilde onları denetim altına alamayan bir adaletin olmadığı yerde IŞİD adaleti kendisini gerçekleştirecekti ve bunun bedelini bugün milletvekilleri, hapiste olan Halkların Demokratik Partisi, onlarla birlikte hareket eden demokratik ve toplumsal muhalefet güçleri ödediler.Bu Suruç saldırısı o kadar önemli bir olaydır ki Türkiye’nin tarihinde, büyük emeklerle gerçekleştirilmiş olan barış sürecinin de sonu olmuştur ve ne kadar ilginç, bu olayı aydınlatamayan adalet, barış sürecini sonuçlandırdığı söylenen, sonuçlandırılmasının gerekçesi olan Ceylanpınar’daki iki polis memurunun öldürülmesini de aydınlatamamıştır. Bugün o iki polis memurunun öldürülmelerinin faili olarak hapse konulanların hiçbirinin olayda parmak izleri bulunamamıştır. Üstelik, onları suçlayan tanıklar, onları suçlayan savcı, onların kovuşturmasını yürüten polis memurları da bugün FETÖ kovuşturmalarının sanıkları olarak cezaevindedirler. Yani bir ucunda IŞİD’in, öbür ucunda FETÖ’nün olduğu bir süreç sonucunda yüzlerce insan hayatını kaybetmiş ve bu insanlar esasen Hükûmetin kontrol altına alamadığı ya da kontrol altına almamakta kendince bir akıl üttüğü bir sürecin sonucunda hem hayatlarını kaybetmişlerdir hem de Türkiye muhtemel barışını kaybetmiştir. O yüzden, “Adalet mühimdir.” derken bunları demek istiyoruz. Adalet eğer zamanında, eğer gerektiği gibi ve gerektiği yerde işlemiyorsa, o zaman bundan elde edilebilecek hiçbir fayda yoktur; istediğiniz kadar o ya da bu hükmü yargılama usullerinde ve mahkemelerin çalışma usullerinde değiştirin.Ben bugün burada bu uğursuz IŞİD şebekesinin saldırılarında hayatlarını kaybetmiş olan Suruç şehitlerini hepinizin önünde sevgi ve saygıyla selamlıyorum ve onların yakınlarına şu vaatte bulunuyorum: İnanın ki, mutlaka, er ya da geç adalet tecelli edecek; IŞİD ve onların önünü açanların hepsi akıttıkları kanın hesabını vereceklerdir.https://www.youtube.com/watch?v=Wha8F6fhHcg&feature=youtu.be