Akkuyu’da Nükleere Hayır!

 

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Merhaba sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan; benden önce konuşan 2 Mersinli hekim arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Onların söylediklerini tekrar etmemek için başka yönlere değinmek istiyorum. Onlar gibi ve açıkça, ne Mersin’de ne Türkiye’nin başka herhangi bir yerinde bir nükleer enerji santrali yapılmasını istemiyorum, karşıyım, karşıyız. Halk olarak, toplumun büyük çoğunluğu olarak, bir avuç sermayedar, bir avuç kâr hırsıyla  çırpınan kapitalist dışında bunu isteyen, bundan fayda uman kimse yok. Aa var, bir kişi var. Onu biliyorum. Bu, bizim Başbakan. 2030’da yüzde 10’unu nükleer enerjiden karşılayacakmış Türkiye ihtiyacının ve bu, tabii, aslında çok kolay bir teknolojiymiş. Yani evimize koyduğumuz aygaz tüpü ne kadar risk oluşturuyorsa nükleer enerji santralleri de o kadar oluşturuyormuş.

Tabii, bu, bence sadece bir cehalet değil, halkı cahil kabul ederek, cahilin seviyesine inerek ona nükleer enerji ihalelerini kabul ettirmek için bulunmuş bir tekerlemeden ibaret, yoksa risk değerlendirmelerini herkes gibi bir başbakanın da okumuş olması beklenir. Ancak Başbakanı ve diğerlerini nükleer enerji konusunda böylesine hırslı kılan şey sadece nükleer enerjiyle enerji açığını kapatma değil, aslında bu, kuyu dibindeki kurbağanın şişinmesi gibi “büyük devlet”, “bölge devleti” olma iddialarının bir parçası olarak nükleer bomba yapım imkânlarını el altında bulundurmak ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Hiç kimseye söylenmeyen, hiçbir zaman etrafında konuşulmayan, herkesin bildiğin sır, budur.

Şimdi, bu, genel mesele ama hemen önümüzde bir mesele var. Ben hem Mersin milletvekillerini hem bütün milletvekillerimizi hem de Mersin halkını 29 Mart 2012 tarihinde Mersin ilinde Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Başkanlığında düzenlenecek olan Halkın Katılımı Toplantısı’na katılarak Akkuyu Nükleer Güç Santralı Projesi’nin ÇED sürecine onay verilmesine karşı çıkmaya, aktif olarak karşı çıkmaya vakti, imkânı olan herkesin burada toplanarak bu ÇED elverişliliği raporunu, bunu yapan, satın alınmış olan bu Çevre Mühendisliği Şirketinin yüzüne çarpmasını istiyorum. Bu Çevre Mühendisliği Şirketi aslında kesyapıştır yöntemiyle bugüne kadar HES’ler için, Fatsa’daki HES için, Gerze Termik Santrali için, Ovacık altın madeni için ÇED raporları hazırladı. Bu raporların hepsi Danıştay kararlarıyla geri iade edildi. Şimdi, bu Akkuyu’da aynısı gerçekleşecek. O yüzden bütün herkesi bu konuda çok duyarlı olmaya davet ediyorum.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, benden önce konuşan arkadaşlar da açıkça söylediler. Türkiye’nin görünür enerji talebi yakın gelecekte yüzde 10 artış gerektiriyor. Türkiye’nin kaçak ve kayıptan yitirdiği, üretilmiş fakat tüketime arz edilememiş elektrik enerjisi miktarı da toplam üretimin yüzde 15’i civarında. Elektrik Mühendisleri Odası yıllardır bu konuyu anlatır durur. Nitekim Elektrik Mühendisleri Odası, diğer çevre mücadelesi yürüten kuruluşlar, ekolojistler, çevre hakkı için mücadele eden köylüler, geçmişte Başbakan Bülent Ecevit’i nükleer enerjinin gereksizliği konusuna ikna etmişlerdi. O zamanki koalisyon hükûmeti, nükleer enerji planlarını gündemden kaldırdı çünkü hem halkın hem bilim insanlarının bu konudaki önerilerini kale aldı. Daha sonra bu önerileri destekleyecek çok fazla şey oldu. Çernobil’deki kazayı Fukuşima’daki kaza izledi ve şimdi, dünyanın bütün endüstriyel bakımdan gelişmiş olan ülkeleri nükleer enerji santrallerini birer birer devreden çıkartıyorlar ama nükleer enerji yatırımı yapan şirketler kendilerine pazar aramaya devam ediyorlar. Dolayısıyla etkin ve güçlü çevre mücadelelerinin olduğu, hükûmetlerin halk baskısı altında yeni enerji kaynaklarına yöneldiği ülkelerde kendilerine pazar bulamayan bu kuruluşlar, Türkiye’de ve benzeri ülkelerde, orta gelişmişlikteki ülkelerde, yani G-20 diye anılan ülkelerde kendilerine pazar arıyorlar ve hırslı büyüme planları içerisinde olan, bu hırslı büyümenin meyvesini kısa vadede almak isteyen ve iktidarlarını görkemli ekonomik başarılarla taçlandırmak hırsı içerisinde olan hükûmetlere bu planlarını satıyorlar. Rusya Türkiye’ye bu planını satabilmiştir bu koşullar altında fakat dikkatle baktığımız zaman bu plana, aslında Türkiye’nin öngörülen ihtiyacından da daha fazlası için Akkuyu’da yatırım yapılacaktır, 1 değil, 4 reaktör bulunacaktır. Peki, ne olacaktır? Bunun fazlası bir enerji arzı olarak bölge ülkelerine satılmak istenecektir. Ne pahasına? Aytuğ Atıcı Arkadaşımızın, diğer hekim arkadaşımızın açıkça söyledikleri gibi, Türkiye’deki halkın ve bölge ülkelerinin halklarının sağlıkları, gelecekleri, sağlıklı bir çevrede yaşama imkânlarının ortadan kaldırılması pahasına bu kadar büyük bir kumar oynamaya kimsenin hakkı yok.

O nedenle ben, giderek artan çevre duyarlılığını besleyecek, etkileyecek ve Türkiye’yi yeni enerji kaynaklarına yönelmek bakımından yaratıcı yollar bulmak için özendirecek bir teklif olarak görüyorum bu teklifi. Başbakanın pazarlamasını yaptığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin, Enerji Bakanının bunu risksiz bir yol olarak bize tanıtmaya çalıştığı, 2’nci, 3’üncü kuşak, jenerasyon nükleer santrallerin güvenirliğinden söz ettiği yerde, aslında bütün uzmanların söylediği, hepimizin kolayca anlayabileceği şey, böyle bir güvenliğin aslında olmadığıdır. Üstelik Akkuyu bölgesi hem depremsellik bakımından, tektonik yapı bakımından son derece elverişsiz bir yerdir hem de öte yandan, burada yapılacak bir nükleer santralin henüz nükleer etkiler bir yana sadece soğutma sistemlerinin çevredeki deniz ısısını önemli ölçüde yükselteceği, ekolojik dengeyi tahrip edeceği apaçık bir gerçektir, ortadadır.

Nihayet, aslında, sevgili arkadaşlar, sürdürülebilir ve güvenli olduğu söylenen bu enerji kaynağının aslında sürdürülemez ve güvensiz olduğu hakkında, bırakın bilimsel kanıtları iktisadi kanıtlar ortadadır. Bu santrallerin ekonomik ömürleri yirmi ila otuz yıl arasındadır. Ömürlerini doldurdukları zaman bu santrallerin kapatılması, ortadan kaldırılması için, bunların kurulması için yapılacak yatırımın en az 10 katı yatırım yapmak -buradan çıkan atıkları saklamak için çok daha fazla yatırım yapmak- ve aslında, bütün bunların hepsini yaptıktan sonra başarısız olmaktan başka bir netice yoktur. Öte yandan, bu santraller, ürettiklerinden çok enerji tüketmektedirler. Bunların soğutulması için -bunların enerji üretmeleri için- gereken enerji, bunun işletim süresi içerisinde, sonuçta, bunun, ürettiğinden çok tüketmesine yol açmaktadır.

Evet, arkadaşlar, başa dönerek söylersem: Çevre halkı buna karşıdır, Türkiye’nin halkları buna karşıdır, bölge halkları karşıdır, dünya karşıdır. Türkiye, başkalarının nükleer enerji piyasalarını muhafaza etmeleri için kendisini bir kurbanlık koyun olarak ortaya koyamaz.

İkincisi: Hükûmetinizin, “bir bölge devleti olma” iddiasını bir nükleer bombada arıyor olması, aslında, bu nükleer santralin anlaşılabilir bir tek sebebi olan “nükleer silah üretim kapasitesine sahip olmak, bunu elinde tutmak” iddiası da en az nükleer bombanın kendisi kadar tehlikelidir. Çünkü böyle bir bakışla, böyle bir stratejik yönelişle nükleer enerjiye bakıldığı an, aslında, bölgenizdeki halklar için egemenlik, nüfus, istila tehdidi içeriyorsunuz demektir. Oysa, bu, Türkiye’nin halkının, halklarının aradığı bir gelecek değildir. O yüzden, CHP’nin önerisini desteklemeye çağırıyorum hepinizi.

Teşekkür ederim. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Merhaba sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan; benden önce konuşan 2 Mersinli hekim arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Onların söylediklerini tekrar etmemek için başka yönlere değinmek istiyorum. Onlar gibi ve açıkça, ne Mersin’de ne Türkiye’nin başka herhangi bir yerinde bir nükleer enerji santrali yapılmasını istemiyorum, karşıyım, karşıyız. Halk olarak, toplumun büyük çoğunluğu olarak, bir avuç sermayedar, bir avuç kâr hırsıyla  çırpınan kapitalist dışında bunu isteyen, bundan fayda uman kimse yok. Aa var, bir kişi var. Onu biliyorum. Bu, bizim Başbakan. 2030’da yüzde 10’unu nükleer enerjiden karşılayacakmış Türkiye ihtiyacının ve bu, tabii, aslında çok kolay bir teknolojiymiş. Yani evimize koyduğumuz aygaz tüpü ne kadar risk oluşturuyorsa nükleer enerji santralleri de o kadar oluşturuyormuş.

Tabii,bu,bencesadecebircehaletdeğil,halkıcahilkabulederek,cahilinseviyesineinerekonanükleerenerjiihalelerinikabulettirmekiçinbulunmuşbirtekerlemedenibaret,yoksariskdeğerlendirmeleriniherkesgibibirbaşbakanındaokumuşolmasıbeklenir.AncakBaşbakanıvediğerlerininükleerenerjikonusundaböylesinehırslıkılanşeysadecenükleerenerjiyleenerjiaçığınıkapatmadeğil,aslındabu,kuyudibindekikurbağanınşişinmesigibibüyükdevlet,bölgedevletiolmaiddialarınınbirparçasıolaraknükleerbombayapımimkânlarınıelaltındabulundurmakihtiyacındankaynaklanmaktadır.Hiçkimseyesöylenmeyen,hiçbirzamanetrafındakonuşulmayan,herkesinbildiğinsır,budur.

Şimdi, bu, genel mesele ama hemen önümüzde bir mesele var. Ben hem Mersin milletvekillerini hem bütün milletvekillerimizi hem de Mersin halkını 29 Mart 2012 tarihinde Mersin ilinde Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Başkanlığında düzenlenecek olan Halkın Katılımı Toplantısı’na katılarak Akkuyu Nükleer Güç Santralı Projesi’nin ÇED sürecine onay verilmesine karşı çıkmaya, aktif olarak karşı çıkmaya vakti, imkânı olan herkesin burada toplanarak bu ÇED elverişliliği raporunu, bunu yapan, satın alınmış olan bu Çevre Mühendisliği Şirketinin yüzüne çarpmasını istiyorum. Bu Çevre Mühendisliği Şirketi aslında kesyapıştır yöntemiyle bugüne kadar HES’ler için, Fatsa’daki HES için, Gerze Termik Santrali için, Ovacık altın madeni için ÇED raporları hazırladı. Bu raporların hepsi Danıştay kararlarıyla geri iade edildi. Şimdi, bu Akkuyu’da aynısı gerçekleşecek. O yüzden bütün herkesi bu konuda çok duyarlı olmaya davet ediyorum.

Şimdi,sevgiliarkadaşlar,bendenöncekonuşanarkadaşlardaaçıkçasöylediler.Türkiyeningörünürenerjitalebiyakıngelecekteyüzde10artışgerektiriyor.Türkiyeninkaçakvekayıptanyitirdiği,üretilmişfakattüketimearzedilememişelektrikenerjisimiktarıdatoplamüretiminyüzde15icivarında.ElektrikMühendisleriOdasıyıllardırbukonuyuanlatırdurur.NitekimElektrikMühendisleriOdası,diğerçevremücadelesiyürütenkuruluşlar,ekolojistler,çevrehakkıiçinmücadeleedenköylüler,geçmişteBaşbakanBülentEcevitinükleerenerjiningereksizliğikonusunaiknaetmişlerdi.Ozamankikoalisyonhükûmeti,nükleerenerjiplanlarınıgündemdenkaldırdıçünkühemhalkınhembiliminsanlarınınbukonudakiönerilerinikalealdı.Dahasonrabuönerileridestekleyecekçokfazlaşeyoldu.ÇernobildekikazayıFukuşimadakikazaizlediveşimdi,dünyanınbütünendüstriyelbakımdangelişmişolanülkelerinükleerenerjisantrallerinibirerbirerdevredençıkartıyorlaramanükleerenerjiyatırımıyapanşirketlerkendilerinepazararamayadevamediyorlar.Dolayısıylaetkinvegüçlüçevremücadelelerininolduğu,hükûmetlerinhalkbaskısıaltındayenienerjikaynaklarınayöneldiğiülkelerdekendilerinepazarbulamayanbukuruluşlar,Türkiyedevebenzeriülkelerde,ortagelişmişliktekiülkelerde,yaniG-20diyeanılanülkelerdekendilerinepazararıyorlarvehırslıbüyümeplanlarıiçerisindeolan,buhırslıbüyümeninmeyvesinikısavadedealmakisteyenveiktidarlarınıgörkemliekonomikbaşarılarlataçlandırmakhırsıiçerisindeolanhükûmetlerebuplanlarınısatıyorlar.RusyaTürkiye’yebuplanınısatabilmiştirbukoşullaraltındafakatdikkatlebaktığımızzamanbuplana,aslındaTürkiye’ninöngörülenihtiyacındandadahafazlasıiçinAkkuyudayatırımyapılacaktır,1değil,4reaktörbulunacaktır.Peki,neolacaktır?Bununfazlasıbirenerjiarzıolarakbölgeülkelerinesatılmakistenecektir.Nepahasına?AytuğAtıcıArkadaşımızın,diğerhekimarkadaşımızınaçıkçasöylediklerigibi,Türkiye’dekihalkınvebölgeülkelerininhalklarınınsağlıkları,gelecekleri,sağlıklıbirçevredeyaşamaimkânlarınınortadankaldırılmasıpahasınabukadarbüyükbirkumaroynamayakimseninhakkıyok.

O nedenle ben, giderek artan çevre duyarlılığını besleyecek, etkileyecek ve Türkiye’yi yeni enerji kaynaklarına yönelmek bakımından yaratıcı yollar bulmak için özendirecek bir teklif olarak görüyorum bu teklifi. Başbakanın pazarlamasını yaptığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin, Enerji Bakanının bunu risksiz bir yol olarak bize tanıtmaya çalıştığı, 2’nci, 3’üncü kuşak, jenerasyon nükleer santrallerin güvenirliğinden söz ettiği yerde, aslında bütün uzmanların söylediği, hepimizin kolayca anlayabileceği şey, böyle bir güvenliğin aslında olmadığıdır. Üstelik Akkuyu bölgesi hem depremsellik bakımından, tektonik yapı bakımından son derece elverişsiz bir yerdir hem de öte yandan, burada yapılacak bir nükleer santralin henüz nükleer etkiler bir yana sadece soğutma sistemlerinin çevredeki deniz ısısını önemli ölçüde yükselteceği, ekolojik dengeyi tahrip edeceği apaçık bir gerçektir, ortadadır.

Nihayet, aslında, sevgili arkadaşlar, sürdürülebilir ve güvenli olduğu söylenen bu enerji kaynağının aslında sürdürülemez ve güvensiz olduğu hakkında, bırakın bilimsel kanıtları iktisadi kanıtlar ortadadır. Bu santrallerin ekonomik ömürleri yirmi ila otuz yıl arasındadır. Ömürlerini doldurdukları zaman bu santrallerin kapatılması, ortadan kaldırılması için, bunların kurulması için yapılacak yatırımın en az 10 katı yatırım yapmak -buradan çıkan atıkları saklamak için çok daha fazla yatırım yapmak- ve aslında, bütün bunların hepsini yaptıktan sonra başarısız olmaktan başka bir netice yoktur. Öte yandan, bu santraller, ürettiklerinden çok enerji tüketmektedirler. Bunların soğutulması için -bunların enerji üretmeleri için- gereken enerji, bunun işletim süresi içerisinde, sonuçta, bunun, ürettiğinden çok tüketmesine yol açmaktadır.

Evet, arkadaşlar, başa dönerek söylersem: Çevre halkı buna karşıdır, Türkiye’nin halkları buna karşıdır, bölge halkları karşıdır, dünya karşıdır. Türkiye, başkalarının nükleer enerji piyasalarını muhafaza etmeleri için kendisini bir kurbanlık koyun olarak ortaya koyamaz.

İkincisi: Hükûmetinizin, “bir bölge devleti olma” iddiasını bir nükleer bombada arıyor olması, aslında, bu nükleer santralin anlaşılabilir bir tek sebebi olan “nükleer silah üretim kapasitesine sahip olmak, bunu elinde tutmak” iddiası da en az nükleer bombanın kendisi kadar tehlikelidir. Çünkü böyle bir bakışla, böyle bir stratejik yönelişle nükleer enerjiye bakıldığı an, aslında, bölgenizdeki halklar için egemenlik, nüfus, istila tehdidi içeriyorsunuz demektir. Oysa, bu, Türkiye’nin halkının, halklarının aradığı bir gelecek değildir. O yüzden, CHP’nin önerisini desteklemeye çağırıyorum hepinizi.

Teşekkür ederim. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.