“Pozantı” Çocuklarını Kurtarmak TBMM’nin Görevidir

 

Sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan; daha önce aynı mahiyette birkaç öneri daha yaptık ve bunları reddettiniz, biliyorsunuz. Ama bütün bu retlere karşın iki tane somut gösterge elimizde. Bütün bunlar, niçin bir kere daha böyle bir komisyon kurmamız gerektiğini size düşündürmeli.Kerim Yıldız, Ahmet Salih Dal, Abdurrahim Akdağ, Murat Yıldırım arkadaşlarımızla birlikte Osmaniye Cezaevinde yaptığımız inceleme Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeleri olarak, AKP Grubundan arkadaşlarımız, onların daha önce reddettikleri araştırma önergelerinin aslında neden gerekli olduğunu kendilerine yeterince gösterdi, bir şey eklemeye gerek görmüyorum.

Bir başka şey, Pozantı Çocuk Ceza ve İnfaz Kurumunda gerçekleşen rezaletti. Adalet Bakanlığımız bu cezaevini kapattı, böylece düşünüldü ki bu rezaletin ardından, Türkiye’de genel olarak cezaevlerinde bir sorun yoktur, Pozantı Cezaevinde bir sorun vardır, bu da nakil yoluyla hallolmuştur. Ancak, bu konunun hallolmadığı, hatta derinleşerek sürüp gitmekte olduğu Pozantı Cezaevinde tecavüze uğradığını açıklayan ve böylelikle bu soruşturmanın başlatılmasını sağlayanlardan biri olan F.G.’nin şimdi Kürkçüler Cezaevinde aynı muamelelerle yüz yüze kalması, bunun için intihara yönelmesi ve hastaneye kaldırılması, hastaneye kaldırıldıktan sonra, görevli askerin “Bu PKK’li, ne yaparsanız yapın.” demesi üzerine diğer hastaların saldırısına uğraması ve kendisini ziyarete gelen babasına “Baba, beni kurtar.” diye yalvarmasıyla anlaşılıyor. Bunlar, hepsi basında yer aldı.

Sevgili arkadaşlar, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Ekim 2011 tarihli istatistiğine göre şu an 12-17 yaş arası Türkiye cezaevlerinde toplam 2.021 çocuk tutuklu, hükümlü ve hükmen tutuklu olarak kalıyor, bunların 1.623’ü tutuklu, 191’i hükmen tutuklu, 207’si de hükümlüler. Yani, yaklaşık yüzde 80’i tutuklulardan oluşan bir çocuk cezaevi nüfusu var ve bu çocuk cezaevi nüfusunun cezaevlerinde son zamanlarda giderek artan sayılarda bulunmalarının en önemli nedenlerinden birisi Türkiye’de sürüp giden, Kürt halkının haklarının inkârından kaynaklanan gerilim ve çatışma.

Ben kendi payıma Pozantı Cezaevindeki incelemelerimden ve bu cezaevine giden çocukların arka planını okumamdan çıkarttığım kimi sonuçları sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü karşı karşıya kaldığımız sorun sadece cezaevinde karşılaşılan bir etnik ayrımcılık sorunu değil, karşı karşıya kaldığımız sorun bir süreç olarak, bir zincirin halkaları olarak, birbirlerine eklenen sonsuz sayıda ihlaller zincirinin bir sonucu olarak bu çocukların cezaevlerine girmekte olduklarıdır.

Cezaevlerinde şüphesiz sadece TMY’den hükümlü ya da tutuklu çocuklar kalmamaktadırlar, önemli sayıda yoksul, yoksullukları nedeniyle hayatlarını ya da ailelerinin hayatını idame ettirmek için kanunla ihtilafa düşmüş, girdikleri bu süreç içerisinde pek çok kez kanunla ihtilaf hâline gelmiş başka çocuklar da var. Ama hepsinin arka planına baktığımızda gördüğümüz şey Türkiye’nin temel sorunlarının bu çocuklara çarparak bize yansımasıdır; yoksulluk, antidemokratik devlet pratikleri ve çözülmemiş Kürt sorunu.

Mersin’deki tutuklu çocukların aileleriyle, onların yakınlarıyla, onlarla ilgili araştırmalar yapan insan hakları kuruluşlarıyla görüştüm. Gördüğüm şey şudur: Bu çocuklar cezaevine gidene kadar o kadar çok ihlalle karşı karşıya kalmışlardır ki cezaevinde karşı karşıya kaldıkları tecavüz vakaları bu sürecin en son parçasıdır ve ondan önceki sebepler tarafından beslenmiştir. Mersin’den Pozantı Cezaevine ve şimdi, Sincan Cezaevine nakledilen çocuklar bu cezaevinden diğerine nakledilmekle herhangi bir şey hayatlarında, şimdilik tecavüze uğramamak bakımından, değişmediğini söylemektirler. Barış ve Demokrasi Partisinin Merkezî Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Sincan M Tipi Çocuk Cezaevinde yaptığı görüşmelerin sonuçlarını bir raporla ortaya koymuştur.

Bu raporda gördüğümüz şey, Pozantı Cezaevinde karşı karşıya kaldıkları baskı, tahakküm, dışlama, tehdit, zorla muamelenin Sincan’da da devam etmekte olduğudur.

Bütün bunları göz önünde tutarak, şimdi Adalet Bakanlığının en çok beğendiği çocuk ceza ve infaz kurumundaki durum bu ise, Türkiye’de şimdi neyle karşı karşıya olduklarını öğrenmemiz gereken 2.021 çocuk vardır.

Bu çocuklar bu toplumun eşitsiz, ayrıcalıklı, sömürücü, baskıcı karakteri dolayısıyla kanunla ihtilafa düşmüşlerdir ve bu ihtilafa düşmüşlükleri onların cezalandırılmalarını değil, onların rehabilite edilmelerini gerektirdiği hâlde, Türkiye’de yürürlükte olan ceza infaz sistemi böyle bir işleve sahip değildir.

Bütün göstergeler, Türkiye’deki cezaevi sisteminin en altında çocukların ve kadınların yer aldığını bize göstermektedir, çünkü onlar kendilerini başkalarına göre daha az ve daha zor korumaktadırlar. İkincisi, çocuklar özellikle ergin değillerdir, o nedenle karşı karşıya kaldıkları şiddet, baskı, dışlama, suçlama, bütün bunlarla başa çıkmak bakımından herkesten daha az donanımlıdırlar. Ancak şunu hepimizin teslim etmesi gerekir ki bugün Türkiye’de çocuk cezaevlerinde muazzam bir insani sorunla karşı karşıya olduğumuzu öğrenmemiz de gene bu çocukların cesareti sayesindedir. Büyüklerin sahip olmadıkları, büyüklerin onları baskı altına alıp örtbas ettikleri bütün süreçleri aydınlatmaya  ve anlamaya bu çocuklar yardımcı olmuşlardır.

Karşı karşıya kaldığımız bu sorunu küçümsemeyelim. Çocuklar küçük olabilirler ama karşı karşıya kaldıkları suç, tarihin, toplumun, kültürün en büyük suç olarak bize tanıttığı suçtur. Onlar suçlu değillerdir ama onlara karşı sistematik olarak suç işlenmektedir. Cezaevi sisteminin kendi işleyişi bu çocuklara, bu ergin olmayan yurttaşlarımıza karşı ağır bir suç içermektedir.

Ben, Meclisimizin bu meseleyi herkesin çocuğu olduğunu varsayarak ya da bazı çocukların yakını olduklarını varsayarak ve herhangi bir gün bu çocuklardan bir tanesinin bu sistemin çarkları arasına girebileceğini de düşünerek göz önüne almasını istiyorum.

Karşı karşıya kaldığımız mesele vahimdir, geçiştirilemez ve bir kere daha tekrar ediyorum, Türkiye’de sürüp giden temel sorunların bir yansısı olarak çocuklara çarpıp bize dönmektedir.

Yoksulluk, aşırı yoksulluk, antidemokratik devlet egemenliği, bu devlet egemenliğinin sürdürülüşünde rol alan bütün bireyler, polislerden yargıçlara, jandarmalardan gardiyanlara ve cezaevi yöneticilerine kadar herkes bu çocuklar üzerinde suç işlemektedir ve nihayet, bazı çocukların, özellikle TMY’den tutuklu ve hükümlü olarak cezaevine girmelerine yol açan Kürt sorunun çözümsüzlüğünden doğan gerilim ve çözümsüzlüktür.

O yüzden sevgili arkadaşlar, bu meseleye bu 2021 çocuğun hayatından hareketle kendi çocuklarınıza bakarak bir çözüm bulmanızı diliyorum.

Burası bu çözümün bulunacağı son yerdir ve şu an, cezaevlerinde hâlâ çocuklar hayatlarının kurtarılmasını beklemektedirler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – “İmdat” demektedirler, kendi babaları bunları kurtaramamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi babalarının yapamadığını yapacak güçtedir.

Öneriyi desteklemenizi istiyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kürkcü.